Sıfır yaşında birine gezegenimizin nasıl çalıştığını açıklamak ferahlatıcı bir şey. | TED | إنه منعش عندما تشرح كيف يعمل الكوكب لطفل رضيع. |
ferahlatıcı kokusuyla stik veya roll-on olarak kullanılabiliyor. | Open Subtitles | متوفر على شكل بخاخ منعش رائع، وعلى الشكل الذي يُحرك على الإبط. |
Springfield`da havada yeni bir ruh hali var şu an hava, önceden hafifçe ıslatılmış tuvalet kağıdı kadar ferahlatıcı. | Open Subtitles | ظهر مزاج جديد في هواء سبرنغفيلد منعش مثل معطر الحمّام |
Ben bu küçük cici, bu kazara bir tasarım ürünü haline gelmiş yapıları iç açıcı, ferahlatıcı buluyorum. | TED | أنا أجدها كصور موجزة صغيرة كتصاميم خدثت بالصدفة لكي تكون منعشة |
Soda'yı nasıl sevmezsiniz? Kabarcıklı. ferahlatıcı. | Open Subtitles | كيف لكم ان لا تعجبوا بصودا انه منعش وفوار |
Bağnaz, edepten yoksun halini çok ferahlatıcı buldum. | Open Subtitles | لعلمك، أجد تقاعسكَ عن الإحتشام منعش جداً |
Normal, uyumlu, düzgün bir insanoğluyla vakit geçirmek nasıl ferahlatıcı bilemezsin. | Open Subtitles | ،أنت لا تدري كم هذا منعش قضاء الوقت مع شخص عادي منظبط جدا،إنسان منظم |
Ve ferahlatıcı bir şekilde tiryakilik yapıyor. | Open Subtitles | كما أنها تسبب الإدمان بشكل منعش |
Bu ferahlatıcı. Ama biraz üşüdüm. | Open Subtitles | هذا منعش ولكن اشعر بالبرد قليلا |
Sadece abur cubur ve hafif bir ferahlatıcı alıyordum. | Open Subtitles | أتناول وجبة خفيفة طعام منعش خفيف |
Dürüst arkadaşlara sahip olmak çok ferahlatıcı bir şey. | Open Subtitles | إنه لشيء منعش أن تملك أصدقاء صادقون |
Kabul etmeliyim ki, bunun aslında daha önemsiz bir şey olduğu konusunda ısrar ettiğini görmek ferahlatıcı bir değişim oldu. | Open Subtitles | -لابد أن أعترف أنّه تغيير منعش رؤيتكَ تُصرّ أنّ هناك في الواقع شيئاً صغيراً يجري الآن |
Evet, denizi seviyorum. Oldukça ferahlatıcı. | Open Subtitles | أجل ، أنا أحب البحر أنه منعش جداً |
İç bakalım yavrum! ferahlatıcı, değil mi? | Open Subtitles | إشربي حبيبتي إنه منعش أليس كذلك؟ |
Sıcak bir günde soğuk bir mızıka çalmanın ferahlatıcı olacağını düşünmüştüm. | Open Subtitles | اعتقدت بأنه سيكون منعش لتلعب بـ"هارمونيكا" باردة في يوم حار. |
Yanlış yollar,kuruntular ferahlatıcı bir iyimser. | Open Subtitles | هذا يُعَد ضلال ووهم، لكنّه تفاؤل منعش. |
Bunlar gayet ferahlatıcı, gayet güzel. | Open Subtitles | لكنه هذه منعشة جداً، جيدة جداً |
- Aslında, bu çok ferahlatıcı. | Open Subtitles | في الواقع ، إنها منعشة |
Bu, ferahlatıcı bir şekilde dürüstçeydi. | Open Subtitles | تلك صراحة منعشة |
Çok ferahlatıcı. | Open Subtitles | أوه ، منعشه |
Kentleşmenin insanları strese ve yalnızlığa itmesiyle endüstri toplumu da nefis ve ferahlatıcı çözümü eski bir tarım ürününde buldu. | Open Subtitles | والتعمير أدى إلى تواجد مجتمعات صناعية منفردة ومتوحدة فعادوا إلى منتج زراعي قديم كحل لذيذ ومنعش |
Gerçekten ferahlatıcı. | Open Subtitles | يا للروعة , هذا مُنعش |
Diş fırçanı kullansaydım, ferahlatıcı bir nefesim olurdu. | Open Subtitles | ولو كنت استخدمت فرشاة أسنانك لشممت رائحة النعناع |