Böylece, birileri bu eşyaları tanıyabilir ya da en azından bu fotoğraflar yaşananlara dair kalıcı, tarafsız ve eksiksiz birer hatırlatıcı olarak kalırlar. | TED | في هذه الحالة، يمكن لأحدهم أن يتعرف على هذه الأشياء أو على الأقل ستظل هذه الصور كمذكر دائم، غير منحاز ودقيق لما جرى. |
Evet, ben, Anjali'nin doğum günü partisinde bazı fotoğraflar çekmiştim. | Open Subtitles | نعم، لقد إلتقطت بعض الصور فى حفلة عيد الميلاد أنجلى |
Bayağı büyük işlere bulaştığını söylüyorlar, baba. fotoğraflar var ellerinde. | Open Subtitles | يقولون أنك متورط في شيء خطير يا أبي, لديهم صوراً |
Yoli cinayetten bir gün önce çocuklarının bilgisayarına bazı fotoğraflar yüklemiş. | Open Subtitles | لقد رفعت صوراً لمنزل من حاسوب أطفالها قبل يوم من الجريمة. |
fotoğraflar, videolar, cinsel içerikli bilgiler-- hepsi rızanız olmadan, internette yayınlanmış. | TED | صور وفيديوهات ومعلومات صريحة ومحتوى، كلها تنشر على الإنترنت بدون موافقتك |
Pornografik fotoğraflar, illegal yollarla ele geçirilmiş ses dosyaları, isimler,.. | Open Subtitles | الصور الخلاعية، مكتسب بشكل غير قانوني الملفات السمعية، أسماء، تواريخ. |
Belli ki fotoğraflar için sana para veren adam bizi buraya koyan kişi. | Open Subtitles | من الواضح أن الذي دفع لك لالتقاط الصور هو نفسه الذي وضعنا هنا |
Olay şu ki, Bayan Foster fotoğraflar üzerinde çalışırken paranın... | Open Subtitles | الأمر يا مدام فوست هو عندما قمنا بدراسة الصور اكتشفنا |
Ama bazı fotoğraflar sayesinde... karısının hile yapmak hakkında birşeyler bildiğini öğrenmişti... | Open Subtitles | ولكن الشُكر لبعض الصور قدعلمأن زوجته.. كانت تعرف أشياءاً حول المكر أيضاً |
Öte yandan yeni fotoğraflar oyukta beyaz bir tortu gösteriyordu. | Open Subtitles | من ناحية أخرى أظهرت الصور الجديدة رواسب بيضاء في الأخدود |
Yıllarca, bu mekanın cansız ve soğuk bir taş parçası gibi gösterildiği fotoğraflar gördüm. Tıpkı Amerikalı Müslüman hayatı için çizilen klişe portre gibi. | TED | لسنوات رُأيت صوراً موثقة لهذه المساحات على أنها بلاروح ،وكأنهت كتلة متراصة باردة، أشبه ما تكون بصورة نمطية رُسمت عن تجربة المجتمع الأمريكي المسلم. |
Muhteşem fotoğraflar istiyorum. Çok canlı olsunlar. | Open Subtitles | أريد صوراً رائعة، تُعطيني كثيراً من الطاقة. |
Sen bir çizim istediğini söyledin işte fotoğraflar burada. | Open Subtitles | لقد قلتي بأنكِ تريدين الرسم و الآن أجد أمامي صوراً |
Kapıdan çıkar çıkmaz İstenir fotoğraflar, imzalar Alkışla karşılanırsın Evet! | Open Subtitles | صور فوتوغرافية ، والتوقيعات في كل مكان تذهب تسمع تصفيق |
Çünkü 1949'a ait fotoğraflar ve 1959'a ait fotoğraflar aynı köyde çekilmiş. | Open Subtitles | لأنه هنالك صور في عام 1949 و صور عام 1959 لنفس القرية |
Yeni teknoloji, hissedar iadelerine sağlam odaklanmak ya da benim favorim; insanlarla yarışa girmek ve bunu denerken fotoğraflar çekmek. | TED | التقنيات الجديدة، والتركيز الحصري على عوائد المساهمين، والمفضلة لدي، مواكبة آل جونز والتقاطنا للصور بينما نحاول ذلك. |
Dinle. Parkta çektiğim fotoğraflar... | Open Subtitles | إسمع أتذكر تلك الصورِ التى أَخذتها فى الحديقة؟ |
Eski subayların pek çoğu evlerini anılar, fotoğraflar ve silahlarla doldurur. | Open Subtitles | يملأون منازلهم بالتذكارات والصور والأسلحة |
Paranızı alabilmek için size gösterilecek fotoğraflar getirdim. | Open Subtitles | حتى أننى التقط لها صورا لأريك إياها كى آخذ نقودك |
Hatta bu gece eve dönerken müstehcen fotoğraflar bile gönderebilirim! | Open Subtitles | أرغب في مراسلتك بصور غير لائقة بينما أقود الليلة، الليلة |
Heather, olayı eşmeye başlar, yüzlerce mesaj bulur, fotoğraflar alınıp verilmiş, ve arzular ifade edilmiş. | TED | هيذر ، وبدأت التحرّي ووجدَتْ مئات من الرسائل وصور متبادلة ورسائل غرامية |
Evet içinde özel bir film var fotoğraflar içinde hazır oluyor. | Open Subtitles | نعم.ان لها فيلماً خاصاً انها تحتفظ بالصور الملتقطة بداخلها |
Ona çıplak fotoğraflar gönderdiğimden beri beni göklere çıkarıyor. | Open Subtitles | لقد فقد صوابه منذ أن ارسلت له صوري و أنا عارية |
Kıça şaplak dağarcığım için zihinsel fotoğraflar çekiyorum. | Open Subtitles | ألتقط بعض الصوّر من أجل بنك الصفع خاصّتي. |
Bu fotoğraflar, diplomatik denetimden geçerken çekildi. Bu çok mantıksız. | Open Subtitles | هذه الصُور ألتقطت له بمجرد عبورة نقطة التفتيش الديبلوماسية |
Burada ilgi çekici olan şey, fotoğraflarınızın gündelik, sıradan fotoğraflar olabilmesi. | TED | المذهل في هذا الأمر هو أنّ مجموعة الصور يمكن أن تكون من ضمن صورك العادية. |
Yüzünde sivrisinekler olan çocuklar, ölü hayvanlar gibi içeriği olan fotoğraflar görürsünüz. | TED | ترون صورًا لأطفال يغطي الذباب وجوههم جثث لجيوانات ميتة وما إلى ذلك |