Özellikle göçün zirve yaptığı zamanda gittim, en çok çeşit hayvanı yakalamayı umarak. | TED | ذهبت في فترة ذروة الهجرة تحديداَ أملاَ في تصوير أكبر مجموعة متنوعة من الحيوانات. |
Örneğin göçmenlikte göçün ekonominin tamamında her durumda net pozitif olduğunu biliyoruz. | TED | فلو أخذنا الهجرة كمثال، نعلم أن الهجرة هي صافي فائدة للإقتصاد ككل تحت كل الظروف تقريباً. |
Bu çölleşmenin yol açabileceği mecburi göçün bir çeşiti. | TED | هذا نوع من الهجرة الإجبارية الذي يؤدي إليه التصحر |
göçün ilk haftaları kızışma dönemine denk gelir. | Open Subtitles | في الأسابيع الأولى من الهجرة يتزامن ذلك مع موجة من موسم التزاوج |
Küresel göç ve yerinden edilmeye tepki olarak küresel iş birliğinin, göçün kriz değil, sadece göç olmasında ve insanların bunu birlikte halletmesinde çok katkısı vardır. | TED | التعاون الدولي رداً على مشكلة الهجرة الدولية والتشرد سيساعد كثيراً على جعل الهجرة ليس بكارثة وإنما مشكلة يجب معالجتها، ونتعامل مع المشكلة كمجمتع دولي، |
Kontrolsüz göçün ülkemiz için büyük bir tehdit unsuru oluşunu. | Open Subtitles | التهديد لبلدنا من الهجرة الغير شرعية |
Kontrolsüz göçün ülkemiz için büyük bir tehdit unsuru oluşunu. | Open Subtitles | التهديد لبلدنا من الهجرة الغير شرعية |
Örneğin, Birleşik Krallık'ta sığınmacılığın göçmenlikteki oranı olduğundan fazla sanılıyor, aynı zamanda eğitim için göçün tüm göçmenlikte oranının gerçekte olduğundan çok daha az olduğu sanılıyor. | TED | على سبيل المثال، في هذه المواقف في المملكة المتحدة، اعتقد العامة أن مستويات اللجوء مثلت نسبة أكبر من الهجرة مما كانت عليه، ولكنهم أيضاً اعتقدوا أن مستويات الهجرة التعليمية مثلت نسبة أقل بكثير من مجموع الهجرة مقارنة بما كانت عليه في الواقع. |
Kuzeye göçün ilk zamanlarında sürüler kopye denen küçük granit tepeciklerin bulunduğu bölgeden geçerler. | Open Subtitles | في وقتٍ مبكر من الهجرة بإتجاه الشمال القطعان تتحرك في المنطقة (على بروزٍ من الجرانيت يدعى (كوبجيز |
göçün karışık bir mesele olduğuna dair hiçbir soru yok. | Open Subtitles | لا جدال أن الهجرة قضية معقدة |