- Ama gittiği her yerde onu takip edemem. Unut kızı. Şimdi şu lanet olası Pencaplı ile görüşmeye git. | Open Subtitles | و لكنني لا أستطيع مراقبتها في كل مكان تذهب إليه أنسى أمرها ، و أذهب لمقابلة ذلك البنجابي اللعين الآن |
Ayindeki rolüyle ilgili Veliaht Prens ile görüşmeye gitmem lazım. | Open Subtitles | يجب أن أذهب لرؤية وليّ العهد بشأن دوره في الطقوس |
Dinle bir işe girmeden önce belki 1000 tane görüşmeye gideceksin. | Open Subtitles | أسمعى 1000 ستذهبين الى أكثرمن مقابلة قبل أن تحصلى على عمل |
- görüşmeye ben de geleyim. - Hayır. Jane'i duydun. | Open Subtitles | دعني أقوم بعمل المقابلة معك لا ، أنك سمعت جاين |
ROK-US Kombine Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı acil görüşmeye çağırıldı. | Open Subtitles | حددي اجتماع طارئ مع قادات القوى المشتركة ورئيس هيئة الأركان المشتركه |
Sen onları tanıştırdın ama görüşmeye katılmadın. | Open Subtitles | لقد قدمته لكنك لم تكن حاضرا في الاجتماع. |
Fakat Direnişçiler'den bir adamla görüşmeye giden babamdı. | TED | ولكنه هو من ذهب لمقابلة الوسيط من قبل المقاومة |
Tollana'ya konsey üyesi Travell ile görüşmeye geleceğinizi duydum. | Open Subtitles | سمعت أنكم ستعودون الى تولان لمقابلة المستشارة ترافيل |
Buraya biriyle görüşmeye, bu binadan birini görmeye mi geldin? | Open Subtitles | هل أنتى هنا لمقابلة شخص ما لرؤية شخص ما فى هذا المبنى؟ |
Sanırım o kadınla görüşmeye. | Open Subtitles | ربما أعتثد انك ذاهب لرؤية هذه المرأة ما اسمها ؟ |
Adım Oliver Trinke ve buraya Arthur Brickman ve Bay Angellotti ile görüşmeye geldim. | Open Subtitles | اسمى اوليفير ترينكى وانا هنا لرؤية ارثربراكمانوالسيدانجيلوتى. |
Yarınki görüşmeye gitmediğimi öğrendiğinde... yüzünün alacağı ifadeyi görmeyi bekleyemem. | Open Subtitles | أتشوق لرؤية وجهه عندما يعلم أنني لم أذهب تلك المقابلة غداً |
Sadece beni öldürmeye çalışan adamla görüşmeye can atmadığımı söylemeye çalışıyorum. | Open Subtitles | كل ما أريد قوله أني لا أريد مقابلة رجل يريدني ميتا |
Bir görüşmeye başınıza geçirilmiş çuvalla gittiğiniz zaman bulunduğunuz yeri belirlemek güç olabilir. | Open Subtitles | حين تُقاد إلي مقابلة معصوب العينين فيكون من الصعب أن تكتشف أين أنت |
Kayınbiraderim bu katille görüşmeye gitti ve buluştuklarında bu adamın tamamen korku saldığını farketti. | TED | فذهب صهري لعقد مقابلة هذا القاتل وأدرك عند لقائه أن هذا الرجل مخيف إلى حد كبير |
Ve bu tek görüşmeye dayanarak mı ifadenizde belirttiğiniz sonuca vardınız? | Open Subtitles | وبناء علي تلك المقابلة الوحيدة استطعت التوصل الي الاستنتاج الذي جاء في شهادتك |
Düşündüm de, görüşmeye geleceğimi söyle ama iş için orada olmayacağımı anladığından emin ol. | Open Subtitles | بالزجاج الأمامي لسيارته ،بعد مشاورة ،أبلغه أني سأجتمع به لكن احرص أن تخبره أنه ليس اجتماع عمل |
Miss Evans bu görüşmeye katılmayı kabul ettiğiniz için size çok teşekkür ederim. | Open Subtitles | سيدة افينز شكرا على حضورك على الموافقه لظهور و الحضور لهذا الاجتماع |
O peş para etmez kızla görüşmeye karar verdiğinde bunun olacağını anlamalıydın. | Open Subtitles | حينما تقابل فتاة من طبقة دنيئة هكذا، يجب أن تتقوم حدوث هذا |
Bak, özel bir şeyler yaşamak için birileriyle görüşmeye henüz hazır değilim. | Open Subtitles | اسمع، لست مستعداً للقاء أي احد بطريقة مميزة |
Daha sorunumu duymadınız. Sanırım şimdiden başka biriyle görüşmeye başladı. | Open Subtitles | فانت لم تسمع مشكلتي بعد فهي بدئت بمواعدة رجل اخر |
Bilmiyorum. Belki başkalarıyla görüşmeye başlamalıyız. | Open Subtitles | لا أدري, ربما علينا البدء برؤية أشخاص أخرين |
Tamam, ama görüşmeye gittiğinde gerçeği anlayacaklar ne amacı var ki? | Open Subtitles | ولكن بمجرد أن يذهب للمقابلة فأنهم سوف يعرفون أنه كبير, أعني، |
Soru dört: İş arkadaşımla görüşmeye başladım. | TED | السؤال الرابع: لقد بدأت للتو مواعدة زميل في العمل. |
Yine yanlış zamanda görüşmeye geldin. | Open Subtitles | مرة أخرى تأتي لرؤيتي في الوقت الخاطئ |
Oliver Hughes hakkında bilgisi olduğunu söyledi ve onunla görüşmeye gittiğim zamanı biliyorsun... | Open Subtitles | قال لي أن لديه معلومة عن اوليفر هيوز و كما تعلمين أثناء ذهابي لمقابلته |
İlk görüşmeye gelenler arasında en az konuşanı işe almıştım. | Open Subtitles | عيّنت أقل رجل يثرثر أثناء مقابلات العمل. |