Tek gördükleri şey para, Nick. | Open Subtitles | كل ما يروه هو المال، نك |
Çünkü tek gördükleri şey komadaki bedenim. | Open Subtitles | لأن كل ما يروه هو جسد مخدّر |
gördükleri şey kocaman, mavi bir misket gibi bir şeydir. | Open Subtitles | وتبدو مثل، كرة زجاجية زرقاء جميلة |
gördükleri şey kocaman, mavi bir misket gibi bir şeydir. | Open Subtitles | وتبدو مثل، كرة زجاجية زرقاء جميلة |
gördükleri şey kartondan şekillerdir, çok üzücü, çok yalnız, ve çok şükür ki çok nadir görülen bir vakadır. | TED | كل ما يرونه هو لوح كرتوني، وذلك مثير للشفقة، والوحدة، ولحسن الحظ إنه من النادر جدًا. |
Bana bakıyorlar ve tek gördükleri şey TV'deki o kaçık kadın ya da oğulları ve kocalarını rehin tutan adamın karısı oluyor. | Open Subtitles | إنهم ينظرون الي وكل ما يرونه هو تلك المرأه المجنونه التي ظهرت على التلفاز أو زوجة الرجل الذي يحتجز ابنائهم |
gördükleri şey kazılıp çıkarılmak için yakılmak için bekleyen milyonlarca dolar. | Open Subtitles | ما يرونه هو الملايين من دولارتهم بانتظار حفرها وحرّقها |
Her gün gördükleri şey bu çünkü. | TED | هذا ما يرونه كل يوم . |