Ve şu anda hayatım gibi gözüken deliğin içine yuvarlandım. | Open Subtitles | وحينها زحفت أنا إلى الحُفرة التي تبدو الآن أنها حياتي |
Size sorunun iki farklı ucu gibi gözüken ama aslında aynı paranın iki yüzü olan iki istatistik sunayım. | TED | دعوني اعطيكم إحصائيين التي تبدو وكأنها على النهايات المعاكسة لهذه القضية، ولكنها في الحقيقة وجهان لعملة واحدة. |
buradaki sorun şudur ki: önemsiz olarak gözüken bazı sorunların nasıl ilgilenilmesini çözmek, örneğın uyum gibi. | TED | وهكذا فان المسألة هنا في بعض الحالات هي معرفة كيفية التعامل مع المسائل التي تبدو بدون أهمية ، كالامتثال |
Büyüklük, diğer adamlara imkansız gözüken şeyi başarmakla ilgilidir. | Open Subtitles | العظمة هي تحقيق ما يبدو مستحيلاً للرجال الآخرين |
Etrafta sallanıp duran, silah falan gibi gözüken bir şey görüyorum. | Open Subtitles | أرى ما يبدو أنه نوع من السلاح يتدلى منها |
Aşılmaz gibi gözüken birçok engele rağmen okyanusu aşarken mürettebatı hep arkasındaydı. | Open Subtitles | وعلى الرغم من العديد من العقبات التى كان لا يمكن التغلب عليها، على ما يبدو كان طاقمه وراءه، على طول الطريق عبر المحيط. |
Şimdilik, sadece devridaim gözüken şey bizim aramaya devam etmemizdir. | TED | في الوقت الراهن، فإن الشيء الوحيد الذي يبدو أبديًا حقًا هو بحثنا. |
Bu adada yiyecek kıtlığı var ve yiyecek bulmanın tek yolu intihar gibi gözüken bir görevden geçiyor. | Open Subtitles | على هذه الجزيرة، الغذاء نادر والطريقة الوحيدة لإيجاده تتضمّن مهمّة التي تبدو إنتحارية |
hiç kimse, iğne değiştirmek için kuyruğa girmiş, bir bağımlı gibi gözüken bir kadından ödül almak istemez. | Open Subtitles | التي تبدو كأنها في الصفّ تنتظر دورها لتأخذ حقنة مخدرات |
Senin için dışarıdan güzel gözüken.. ..ama içi aslında ölü adamların kemikleriyle.. | Open Subtitles | لأنهم مثل القبور البيضاء التي تبدو جميلة من الخارج |
Burada birbirinden bağımsız gözüken olaylar ve diyaloglar sadece kronolojik olarak hikayenin tarihini anlatıyor, ama bunun altında sabit bir yol haritası, bir kılavuz var. | TED | هنا كانت كل هذه الحوارات والأحداث التي تبدو متباينة والتي كانت فقط تخبرنا زمنيا بقصته، لكن وراءها كانت ثابتة، خط موجه وخريطة طريق. |
Burada gördüğünüz, oyunun içinde çok güzel gözüken engeller gibi müdahaleler, aslında işlemcilerin sınırlarından kaynaklanıyor ve bu harika. Yani estetik her zaman önemli. | TED | وبالتالي فإن نوع من التدخلات التي تراها هنا التي تبدو وكأنها حواجز جميلة في اللعبة هي في الواقع نتيجة لمحدودية المعالج، وهو رائع. لذا جماليات دائماً مهمة. |
- Jenny tıpkı öyle gözüken bir arbalet göstermişti bana. | Open Subtitles | لقد عرضت علي جيني بالفعل بعض أسهم الأقواس والنشاب - التي تبدو مثل هؤلاء |
Ve bugün size bu yılın kötü adamlar için kötü bir yıl olmasının arkasındaki güç olarak gözüken bir olgudan bahsetmek istiyorum ve bu olgunun adı halkın gücü. | TED | لذا ، أنا اريد ان اتحدث قليلا عن تلك الظاهرة و هي وراء ما يبدو انه عام سيئ للغاية للأشرار ، وهذه الظاهرة تدعة سلطة الشعب. |
Amacımız yargılamak değil, üstesinden gelinemez gözüken farkları oluşturan durumları anlamaya çalışmak. | TED | النقطة الأساسية هنا هي عدم إصدار الأحكام، بل بالأحرى البحث عن السياق الذي يحدد هذه التناقضات المختلفة والتي لا تقهر على ما يبدو. |
Fakat araştırmalarım gösterdi ki son 20 yıl süresince cinsiyet farklılığı gibi gözüken şey gerçek bir cinsyet çifte açmazı değil, aslında düşük güçlü çifte açmazdır. | TED | لكن ما أظهره بحثي على مدى العقدين الماضيين، أن ما يبدو أنه كفرق بنوع الجنس فهو ليس بقيد مزدوج لنوع الجنس بالفعل، وإنما هو قيد مزدوج منخفض الطاقة. |
Yani bu mikroplar, zehir gibi gözüken yada toksik maddeleri kullanıyorlar ve bu biyoloji gelişiyor. | Open Subtitles | إذن فهذه هي اليكروبات المستخدمة_ في ما يبدو المواد السامة "علم الأحياء هذا يبدو مزدهرا |
Aşk kördür derler ama kıskançlık, gözüken o ki Monako'ya kadar açık bir görüş imkânı sağlar. | Open Subtitles | يقولون : بأن الحب أعمى , لكن الغيره , على ما يبدو , |
Yolculara son dakikaya kadar nereye gidileceği söylenmiyor. Bu bilgi gideceği yere vardığı an bildiriliyor. Hollanda havayolu KLM de, benzer şekilde, şaşırtıcı bir kampanya başlattı. Bu kampanyada yolculara yolculukları sırasında, rasgele verilmiş gibi gözüken hediyeler veriliyor. | TED | لا تخبر المسافر عن وجهتها حتى اللحظة الأخيرة، ويتم توفير المعلومات فقط في الوقت المناسب. وبالمثل، شركة طيران كيه ال أم الهولندية اطلقت حملة مفاجئة، على ما يبدو عشوائياً يوزعون هدايا صغيرة للمسافرين في طريقهم إلى وجهتهم. |
Yani elinizde aslında hiç bir anlama gelmeyen gizemli bir başlığınız var. Ben de şunu bulmaya çalışıyorum: bir anlam ifade ediyor gibi gözüken ama aslında etmeyen gizemli bir parça yazıyı nerede görebilirim? | TED | وبالتالي فقد حصلت على عنوان غامض لا يعني أي شيء على الإطلاق، ولقد كنت أحاول التفكير: أين يمكنني أن أجد شيئًا من النص الغامض الذي يبدو وكأن له معنى لكن ليس له معنى؟ |
Yani samimi gözüken bilimsel akademik çalışmalar, yayınlanan dergiler ve tüm o ihtişamıyla bilim, aslında ilaç şirketleri tarafından onların pazarlama departmanlarının birer kolu haline dönüştürülmüş. | Open Subtitles | و التي تعتبر نفسها أكبر مكتبة طبّية على اﻷرض. ذاك الذي يبدو على أنّه بحث أكاديمي عِلمي خالص و منشورات الصُحف و هذا الصرح الكامل من العِلم |