Her zaman yüzünde gezinen gülümsemesinin içindeki iyiliği bıraktığı etkiyi. | Open Subtitles | لطافة إبتسامته المودة التي بدت دائماً لا تفارق وجهه |
Chu, gülümsemesinin arkasında hançerlerini saklayan birisi. | Open Subtitles | (شايو)، يخفي وراء إبتسامته عدد من الخناجر. |
Ama onun gülümsemesinin arkasında yalnızlık hissettim. | Open Subtitles | ولكنني أحسست بالوحدة خلف إبتسامتها |
Hiç gülümsemesinin güzelliğinden saçının bal rengi bir şelale gibi olduğundan gözlerinin ateş saçan, güneş gibi parlak sıcacık bir okyanus gibi olduğundan bahsediyor muyum hiç? | Open Subtitles | أنت لا تسمعني أثرثر عن جمال إبتسامتها كيف أن شعرها كشلّال من الحرير والعسل كيف أن عيناها تبدو كبحر جنوبي دافيء قٌبل بالنيران ، و الشروق الذهبي أنا لا أذكر حتى كيف تبدو |
Katie Holmes'la tanışma ve yandan gülümsemesinin sırrını öğrenme şansım da mı olmayacak? | Open Subtitles | وقد لا أقابل كيتي هولمز وأعرف أسرار ابتسامتها الجانبية؟ |
- gülümsemesinin ardında bir sürü acı saklıyormuş. | Open Subtitles | إنها... تخفي الكثير من الألم خلف ابتسامتها |
gülümsemesinin arkasına saklamakla... | Open Subtitles | يبقيه خلف إبتسامته... |
Zengin insanların sembolü gülümsemesinin güzelliğine bak! | Open Subtitles | هذه علامة جمال في الواقع ، أنظر إلى إبتسامتها ! |
Ama Emily sadece düşünür ve o küçümseyici gülümsemesinin arkasına saklanır. | Open Subtitles | أما (إيملي) فهي تفكّر في ذلك وتختبئ وراء ابتسامتها المتعالية |