Sokakta onları gördüğümde gülümseyip.... ...bozuk para arıyormuş gibi yapmam yeterli değil mi? | Open Subtitles | ألا يكفي انه عندما أراهم في الشارع ، ابتسم و اتظاهر بالبحث عن قطع النقد الصغيرة ؟ |
Jamie'ye doğum odasına giremeyeceğini söyledikleri zaman gülümseyip onu kimin dışarıda tutmayı önerdiğini sormuştu. | Open Subtitles | حينما أبلغوني أن جيمي لايسمح له بالتواجد في غرفة الولادة ابتسم وسئل عن أيًا منهم اقترحت أن يبقى خارجًا |
Hiçbir şey. gülümseyip işine koyulmaya devam etti. | Open Subtitles | لا شيء ، ظل يبتسم طوال الوقت و كأنه سيترشح لمنصب رئاسي |
Sen sadece gülümseyip, kötü bir şey olmamış gibi yolumuza devam etmemiz gerektiğini söylüyorsun ama ben bunu yapamam. | Open Subtitles | أنتَ تريدنا أن نبتسم و نتجاوز هذا الأمر و أنا لا استطيع عمل ذلك |
Jürinin gülümseyip arkasına yaslandığını görünce görevimi tamamladığımı anladım. | Open Subtitles | عندما رأيت هيئة المحلفين ..يرجعون للخلف و يبتسمون عرفت بأن عملي قد تم |
Evet, hareket eden her şeyle çıkıyor, ben de gülümseyip mesajlarını alıyorum. | Open Subtitles | أجل، أن يواعد ما يشاء، وأنا أبتسم وأتلقى رسائلهن |
Ama işler zorlaştıkça sorunlarla başa çıkma yeteneğin gülümseyip her şey yolundaymış gibi davranmaktan 100 kat daha güçlüdür. | Open Subtitles | لكن قدرتك على تخطي الأمر عندما يزداد صعوبةً، هي أقوى بكثير من الابتسام والتظاهر بأن الأمور على ما يُرام. |
Sen ise sadece gülümseyip, saçlarını savurursun, onlar da kıçını kurtarırlar. | Open Subtitles | وانتي فقط تبتسمين وتلعبين بشعركِ وتحصلين على المركز |
Erkek bir insana gülümseyip beni götürmesini istedim sadece. | Open Subtitles | أنا ببساطة ابتسم الإنسان الذكور وطلبت منه أن يأخذني. |
gülümseyip, bu askısız büstiyeri bir eşarba çevireceğim. | Open Subtitles | سوف ابتسم, واحول الاجتماع الي إعصار |
Rahat olun yeter. gülümseyip pasaportlarınızı gösterin. | Open Subtitles | أبق الوضع هادئاَ ابتسم لهم وأرهم جوازك |
Herkes gülümseyip, iyi olup olmadığımı soruyordu ve bilirsin işte, saçsız kafam ve yaralarım hakkında ne diyeceğimi bilemiyordum. | Open Subtitles | الجميع يبتسم ويسأل ان كنت بخير وانا لا اعرف ماذا اقول عن راسي الحليق والندوب |
gülümseyip baktı. Rahiple konuşuyordun sen. | Open Subtitles | يبتسم وينظر إلى هناك بينما أنت تتحدث إلى القس |
Nasıl bir şerefsiz oğluna gülümseyip onu terk eder? | Open Subtitles | أيّ نوع من الحمقى يبتسم لإبنه وبعدها يغادر ؟ |
Bir ay kadar birbirimize gülümseyip selamlaştık. | Open Subtitles | كنا نبتسم و نوميء لبعض ،لحوالى شهر |
Hadi gülümseyip sevinin biraz. | Open Subtitles | دعونا نبتسم ونبتهج يا رفاق |
Ya yanımda olurlar ve savaşa gireriz ya da gülümseyip elimi sıkarlar ve giderler. | Open Subtitles | اما يكونوا معي ونذهب للحرب او سوف يبتسمون |
Çelloyu bırakıp buraya dönmek istediğini söylediğinde gülümseyip peşinden geldim. | Open Subtitles | عندما أردت أن تترك عزف الكمنجة و عندما أردت العودة إلى الريف لقد تبعتك و أنا أبتسم |
Bu arada iyi olursak, belki Cyril, gülümseyip mutlu birini bulabilirsin. | TED | وبالمناسبة، لو أحسنا التصرّف، ربما، سيريل يمكنك الابتسام لتجد لنا واحدة سعيدة؟ |
Ve sen, ona gülümseyip, her akşam bal şarabı getirmek zorundaydın. | Open Subtitles | و أنتِ سوف تبتسمين و تُلبين و تُحضري لهُ نبيذه الحُلو كل ليلة. |
gülümseyip bir elimizi sallamak ama diğer elimizde bir kaplanın kesik kellesini tutmak gibi. | Open Subtitles | مثل الإبتسام و التلويح في يد، لكن في يد أخرى نحمل رأس نمر مقطوع |
Eğer bir gün uzak bir yerlerde... yeni hayatlarımızda karşılaşırsak... sana mutlulukla gülümseyip... ağaçlar arasında geçirdiğimiz yazı hatırlayacağım... birbirinden öğrenerek, aşk içinde büyüdüğümüz o yazı... | Open Subtitles | وإذا كان في بعض بعيد مكان في المستقبل ونحن نرى بعضنا البعض في حياتنا الجديدة ، وأبتسم كنت فرحا في |
Sonra senden gülümseyip teşekkür etmeni istiyorlar. | Open Subtitles | . . و بعدها و بعدها يريدونك أن تبتسم و تقول لهم شكراً |