Geleceğimizi güvence altına almak için gerektiğini düşündüğüm şeyi yapıyordum. | Open Subtitles | فعلت شيئا ينبغي القيام به لضمان المستقبل. |
Yaptığım her şey onun tutarsız vizyonundan kendimizi korumak, Hanlık'ı güvence altına almak içindi. | Open Subtitles | كل ما فعلته كان لضمان الخانية, بهدف حماية أنفسنا من ضلال رؤيته. |
Buraya Henry'nin oğluyla evlenerek ittifakı güvence altına almak için gönderildin. | Open Subtitles | لقد تم ارسالك لهنا لضمان التحالف عن طريق زواجك من ابن (هنري) |
"Tasarlanan modellerim gösteriyor ki, buradaki her bir kişi, Eureka'nın geleceğini güvence altına almak ya da onu olumsuzlaştırmak için büyük rol oynuyor." | Open Subtitles | أقترح أن يقوم كل شخص " " ... في هذه الغرفة بالقيام بدور أساسي... " " (لضمان مستقبل (يوريكا |