Benim gibi düşünmeyen, başka fikirleri olan ve farklı geçmişlerden gelen kişilerle iletişim kurdum. | TED | تفاعلت مع العديد من الأشخاص الذين لم يكونوا مثلي. أشخاص يمتلكون أفكارًا مختلفة وجاءوا من خلفيات فكرية مختلفة |
Yani, kadını seviyordu ama çok farklı geçmişlerden geliyorlardı. | Open Subtitles | أعني، لقد أحبها ولكنهما أتيا من خلفيات اجتماعية مختلفة |
Çok farklı geçmişlerden, inançlardan ve kuşaklardan insanlar Fransa Pireneleri'nden, İspanya'nın 800 kilometre kuzeybatı yakasındaki Santiago de Compostela'ya kadar olan bu yolu bin yıldan fazla zamandır yürüyor. | Open Subtitles | الناس من خلفيات مختلفة من الأديان والأجيال فقد قطعت الطريق من هنا في جبال البرانس الفرنسية إلى سانتياغو دي كومبوستيلا |
Hayatım boyunca farklı geçmişlerden, farklı ülkelerden seçmenleri dinledim ve karşılarındaki seçimlere yönelik muazzam bir sağduyu gösterdiklerini öğrendim. | Open Subtitles | لقد أنفقت عمري أسمع للمصوتين من خلفيات مختلفة من بلاد مختلفة ولقد تعلمت أنهم يبدون حكمة كبيرة |
Bando kampının amacı farklı geçmişlerden gelen çocukların müzik ve kültür alışverişi yapmasını sağlamak. | Open Subtitles | هدف المعسكر كان منح الأولاد من خلفيات مختلفة فرصة لتبادل الموسيقى والخبرات الفريدة على ثقافتهم. |
Bambaşka geçmişlerden gelen ve hiçbir ortak noktası bulunmayan insanların bu hâle gelmiş olması beni hayrete düşürüyor. | Open Subtitles | يذهلني جدًّا كم أن قومًا ذوو خلفيات مختلفة تمامًا ولا قواسم مشتركة تجمعهم، فيصيرون أسرة. |
Hepsi çok farklı geçmişlerden ve farklı yerlerden geliyor. | Open Subtitles | لجميعهم خلفيات مختلفة كليًّا، ومواطن مختلفة. |
Farklı geçmişlerden gelen iki ailenin bir araya gelmesi. | Open Subtitles | المجيئ سوية من عائلتين من خلفيات مختلفة |
Ben buna vatandaşlık çağı diyorum, insanların çeşitli ırk, çeşitli etnik geçmişlerden olabildikleri, fakat hepsinin vatandaş olarak ülkede eşit oldukları. | TED | أنا أدعوها عهد المواطنة -- حيث يمكن للناس أن يكونوا من أعراق متعددة ، خلفيات أصول كثيرة ، لكن الكل متساو كمواطنين في الدولة . |