Bu memurlar genç insanların hayatlarında kendi hâllerinde bir düzene ulaşana kadar büyük bir rol oynuyorlar. | TED | يؤدي ضباط السجن دورا مهما في حياة هؤلاء الشباب لمدة معينة حتى يتم حل قضيتهم. |
Sokaklarda olan genç insanların çoğu sokaklarda hayatta kalmaya çalışıyor. | TED | أغلب هؤلاء الشباب الموجودون في الشوارع يحاولون إثبات أنهم قادرين على تحقيق ذاتهم في الشوارع. |
Ve yönetimde görev alabilecek genç insanların hayallerini yıktım ama artık "orada her şey o kadar bozulmuş ki" diye düşünüyorlar. | Open Subtitles | وأحلام كل هؤلاء الشباب الذين كانوا يتطلعون ،بأمل للحكومة لكنهم يعتقدون الآن "أن الوضع كله فاسد جدا" وبقية هذا |
Ve eğer bize yardımcı olmakla ilgileneniniz varsa, birçok fikrimiz var ama yardıma ihtiyacımız var- bu genç insanların heyecanlarını paylaşmalarına yardımcı olacak doğru türden sistemi yaratmak için yardıma ihtiyacımız var. | TED | وإذا رغب أي شخص منكم في مساعدتنا، لدينا العديد من الأفكار لكننا نحتاج للمساعدة -- نحتاج للمساعدة لتوفير النوع الصحيح من النظام الذي سيساعد هؤلاء الشباب للإيصال حماسهم. |
Liselere "Unprisoned" hakkında konuşmak için gitmeye başladığımda konuştuğum genç insanların neredeyse 3'te 1'inin bir tanıdığının hapiste olduğunu gördüm. | TED | عندما بدأت بالذهاب إلى المدارس الثانوية لأحدث الطلاب عن برنامج "انبريزوند"، وجدت أن حوالي ثلث هؤلاء الشباب الذين تحدثت معهم لديهم شخص عزيز خلف القضبان. |