gerçek zamanlı olarak bir ulus yapılan yayına cevap olarak inanılmaz bir şekilde iletişime geçti. | TED | أمة تنفجر في المحادثات في الوقت الحقيقي ردا على ما يدور في البث. |
Dolayısı ile aslında İsveç ve Tayvan'da ve Rusya ve başka yerde bir virüsü engellediğimizi gerçek zamanlı olarak görebiliyoruz. | TED | لذا نحن نرى في الوقت الحقيقي اننا قد اوقفنا فيروس في السويد و تايوان و روسيا و اماكن اخرى |
Peki, birinin evini, farkedilmeden, gerçek zamanlı olarak görsel ve işitsel olarak gözetleyebilmek için... | Open Subtitles | حسناً, من اجل مراقبة منزل شخص بالكامل غير مكتشِف تسجيل الفيديو والصوت بالوقت الفعلي |
Kalbi gerçek zamanlı olarak tüm açılardan görebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك رؤيته من كل الزوايا بالوقت الفعلي |
Acil bir durumda stente ihtiyacınız olduğunu düşünün, doktorun standart büyüklükteki bir stenti raftan alması yerine, sizin için, kendi anatominiz için, kendi kanallarınızla tasarlanan, 18 ay sonra kaybolacak özelliklerle acil durum anında gerçek zamanlı olarak basılan bir stente sahip olmak: Gerçekten oyunu değiştirici. | TED | فكروا لو أنكم تحتاجون دعامة في موقف طارئ، فبدلا من أن يقوم الطبيب بأخة دعامة من على الرف حيث هناك أحجام قياسية فقط، ستحصل على دعامه ممصمة لك، طبقا لتشريح جسدك باستخدام أجزاء من جسدك، الطباعة في المواقف الطارئة في وقت آني و يمكن لهذه الدعامة أن تخرج بعد 18 شهرا فعلا تغيير في قواعد اللعبة. |
Biz Terminatör 2'deki T-1000 sahnesinden esinlendik ve neden bir 3B yazıcı bu şekilde çalışmasın diye düşündük. Harika bir obje yapmak üzere gerçek zamanlı olarak, hiçbir atık olmadan sıvı içinden çıkan bir objeniz var. | TED | حسنا، لقد ألهمنا مشهد من فيلم ( 2 terminator) ل T-1000 و فكرنا لماذا لا يمكن لطابعة ثلاثية اﻷبعاد أن تعمل بهذه الطريقة حيث يكون لديك جسم يبرز من خلال عجين في وقت آني و بدون مخلّفات لصنع أشياء عظيمة ؟ |
Bugün, gerçek zamanlı olarak insan vücudunun içine çok yüksek çözünürlükle bakıyor olmak gerçekten inanılmaz birşey. | TED | القدرة على رؤية ما بداخل جسم الإنسان بشكل مباشر بدقة عالية أصبحت فعلا شيئا لا يصدق. |
Veri egzabaytlardan oluşan bir çalışma alanında gerçek zamanlı olarak analiz ediliyor. | Open Subtitles | ويتم تحليل البيانات بسرعة عدة اكسابايت |
Aslında laboratuvar sistemlerimize web üzerinden tekrar bağlanacak olursak gerçek zamanlı olarak her gün ne kadar virüsü, ne kadar yeni kötü amaçlı yazılım örneğini bulduğumuz konusunda bir fikir edinebilirsiniz. | TED | في الواقع اذا اتصلت مرة اخرى بانظمة مختبراتنا عن طريق الشبكة يمكننا ان نرى في الوقت الحقيقي فقط فكرة عن كم من الفيروسات كم من امثلة البرامج الخبيثة نجدها كل يوم |
gerçek zamanlı olarak vücudumun çeşitli kısımlarının ne yaptığını algılayabilir. | TED | يمكنه التعرف على ما هو تقوم به مختلف أعضاء جسدي في الوقت الحقيقي. |
Size göstermem vakit darlığı nedeniyle mümkün değil ama bir tanesi bölgesel blogları gerçek zamanlı olarak tarıyarak bloglarda yer alan ve bahsedilen bu haber ve hikayeleri haritalandırıyor. | TED | هذا التطبيق الرائع الذي ليس لدي الوقت لأريكم إياه يأخذ مدونات محلية نشطة في الوقت الحقيقي ويرسم خرائط تلك القصص، تلك الإدخالات إلى الأماكن التي يشار إليها في المدونات. |
Kur dedim. Görüş alanımı gerçek zamanlı olarak oynat. | Open Subtitles | فقط جارني ، سجل مجال رؤيتي و إعرضه في الوقت الحقيقي |
Yazılım karşı önlem görevi görüyor. gerçek zamanlı olarak piyasayı dengede tutuyor. | Open Subtitles | البرنامج يعمل كإجراء مُضاد، ويُثبّت السوق في الوقت الحقيقي. |
Kalbi gerçek zamanlı olarak tüm açılardan görebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك رؤيته من كل الزوايا بالوقت الفعلي |
Yani final bir parçanın özelliklerine sahip bir parçayı gerçek zamanlı olarak yapma olanağı 3B imalatı gerçekten geliştiriyor. Donanım, yazılım ve moleküler bilim arasındaki kesişime gerçekten sahip olmak açısından bu bizim için çok heyecan verici. Dünyanın dört bir yanındaki tasarımcıların ve mühendislerin bu harika araçla neler yapabileceğini görmek için sabırsızlanıyorum. | TED | لذلك فان فرصة صناعة أجزاء في وقت آني و لديها خصائص منتج نهائي تفتح الطريق حقا للصناعه ثلاثية البعد، و بالنسبه لنا، فان هذا مثير جدا لأنه حقا يحتوي على التداخل بين العتاد ، و البرمجيات و علم الجزيئات و أنا لا استطيع الانتظار ﻷرى المصممين و المهندسين حول العالم على وشك القدره على انجاز أعمالهم بهذه الأداة. |
Bu sizi sarsabilir, fakat biz gerçekten bu kişinin beynini gerçek zamanlı olarak okuyabiliyoruz. | TED | ربما يفجعكم هذا، لكنكم حرفياً تقرأون دماغ هذا الشخص في زمن مباشر |
Görevi sırasında, yer istasyonundaki dizüstü bilgisayara canlı video geribildirimi sağlayabiliyor, ki bu kullanıcıya insansız hava aracının gerçek zamanlı olarak ne gördüğünü gösteriyor. | TED | وخلال مهمتها، يمكنها إرسال فيديو مباشر مرة أخرى إلى كمبيوتر محمول في محطة أرضية، التي تسمح للمستخدم لمعرفة ما هي ترى الطائرة في الوقت الحقيقي. |
Veri egzabaytlardan oluşan bir çalışma alanında gerçek zamanlı olarak analiz ediliyor. | Open Subtitles | ويتم تحليل البيانات بسرعة عدة اكسابايت |