Ortak bir gerçeklikte yaşadığımızı kabul edebilmemiz için üç şey yapmamız gerektiğini söylemiştim. | TED | قلتُ ذلك لأتقبل أننا نعيشُ حقًا في واقع مشترك. علينا القيام بثلاثة أمور. |
Sahte bir gerçeklikte sahte kardeşini kızdıracak bir şey yaptığın için mi? Cehennem taşı bana bir şey anlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لأن نسخة وهميّة من أخيك غاضبة لشيء فعلته في واقع زائف؟ حجر الجحيم حاول إخباري بشيء، حاول إثبات مغزى معيّن. |
...Zıt Flash'ın anneni öldürmesini engelledin sonra da hem annenin hem de babanın hayatta olduğu alternatif bir gerçeklikte yaşadın... | Open Subtitles | توقف عكسي فلاش من قتل أمك وعاش بعد ذلك في واقع بديل حيث كان كل من الوالدين على قيد الحياة؟ |
Ve bu gerçekten sanal gerçeklikte mimari hakkında dans eden birisi. | TED | وهذه حقيقة أحد ما يرقص في فن العمارة مستخدماً الواقع الافتراضي |
Daha şimdiden sanal gerçeklikte DigiDoug ile etkileşime girebilirsiniz. | TED | يمكنك التفاعل من ديجي دوج عن طريق نظارات الواقع الافتراضي. |
Görünüşe göre ben farklı bir gerçeklikte yaşıyormuşum. | Open Subtitles | حسناً, يبدو أنني أعيش في ما يشبه الواقع البديل |
Ama mesajın geldiği gerçeklikte, Koltuk 51. | Open Subtitles | يبدوا أنه في الواقع البديل الذي جاءت منه الرسالة أخذ الكرسي للمنطقة 51 |
Çünkü bilgi kutuplaşması problemini çözmek için temel bir felsefik düşünce ile bağ kurmamız gerekiyor. O da ortak bir gerçeklikte yaşıyor olduğumuz. | TED | لحل مشكلة التباين في المعرفة سنحتاجُ إلى إعادة التواصل مع فكرة فلسفية أساسية مهمة واحدة: بأننا تعيش في واقع مشترك. |
Ve bu da beni, ortak bir gerçeklikte yaşadığımızı kabul etmek istersek, üçüncü maddeye getiriyor. | TED | والتي تقودني إلى الأمر الثالث الذي اعتقدُ علينا القيام به إذا أردنا قبول أننا نعيشُ في واقع مشترك. |
Yani söylediğine göre, farklı bir gerçeklikte, biz... büyük bir sorunla karşılaştık ve sen saatini bırakabileceğine karar mı verdin? | Open Subtitles | انت تقول اننا في واقع اخر اوقعنا انفسنا في هذا المأزق الذي دفعك الي ترك ساعتك؟ |
İkiniz tanıştınız, aşık oldunuz, ve bir çeşit öteki gerçeklikte sekiz yılınızı beraber geçirdiniz. | Open Subtitles | انتما الاثنان تقابلتما ووقعتما في الحب وقضيتما 8 سنوات سويه في واقع غير واقعنا |
Buzun altında, dalgıçlar kendilerini mekan ve zamanın garip, yeni bir boyuta sahip olduğu ayrı bir gerçeklikte buluyor. | Open Subtitles | فيجد الغواصون أنفسهم تحت الجليد في واقع منفصل، حيث يكتسب المكان والزمان بعداً جديداً وغريباً. |
Düşündüğüm kadarıyla yaşamın üstesinden gelebilmek için tek yol, ...kendimi tamamıyla bağlantısız bir gerçeklikte resmetmek. | Open Subtitles | إكتشفت أن الطريقة الوحيدة لإجتياز الحياة هو التصور أنني في واقع مختلف تماما |
Çünkü bu japon balığının görüşünün bizimkiyle aynı olmaması onun bükülmüş gerçeklikte yaşadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأن رؤية السمكة ليست مثل رؤيتنا لا يعني بأنها تعيش في واقع مشوّه |
Siz sanal gerçeklikte böyle iken, emler bu şekilde görünüyor. | TED | حاليًا، هذا هو ما سستبدون عليه في الواقع الافتراضي، هذا هو ما ستبدو عليه إم/المُحاكي في الواقع الافتراضي |
Eğer sanal gerçeklikte cezalandırılırsan, gerçek hayatta da cezalandırılırsın. | Open Subtitles | حسناً، إذا حصلت علي عقاب في الواقع الافتراضي تحصل عليه في الحياة الحقيقية أيضاً... |
(Gülüşmeler) Pekâlâ, size söyleyebileceğim ilk şey, emler hayatlarının çoğunu sanal gerçeklikte geçiriyorlar. | TED | (ضحك) حسنًا، الشيء الأول الذي أستطيع قوله لكم هو أن إمز/نماذج المحاكاة تقضي معظم حياتها في الواقع الافتراضي. |
Diğer gerçeklikte bana bahşedilen yolda ilerliyorum. | Open Subtitles | إني أتبع الدرب الذي أُنشأ لي في الواقع البديل |
Diğer gerçeklikte kederin seni nasıl aşağı çektiğinden bahsediyorduk ama üniversite vazifeni bitirdiğinde kendini ne kadar iyi hissettiğini hatırla. | Open Subtitles | في الواقع البديل تحدثنا بشأن كيف يثقل الحزن كاهلك ولكن أتذكر الشعور بالتحسن حينما أنهيت أوراق جامعتك؟ |
Bu süre zarfında alternatif gerçeklikte iken kaydedilen bazı haber bültenlerini inceliyordum. | Open Subtitles | في هذه الأثناء كنت أتفحص لقطات الأخبار المسجلة عندما كنا في الواقع البديل |