Normalde, bunun Linc ve benim için bir haftalık giyecek stoğu olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان علينا أصلاً أن نفترض هذا أسبوع يساوي من الملابس لي ولـ لينك |
Bir çok kadının eteğinin altında giydiği bir çeşit giyecek. | Open Subtitles | إنّه نوعٌ من الملابس الذي ترتديه أغلب النساء تحت تنّوراتهم |
Böyle bir yere gidemem, giyecek bir şeyler lazım. | Open Subtitles | لا يمكننى العودة للمنزل هكذا أحتاج إلى شىء لأرتديه |
Yeterli cephane yoktu, kışlık giyecek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لدينا الذخيرة الكافية او ملابس شتوية |
Ama giyecek bir şeyim olmadığından beri daha fazla şey yapabileceğimizi sanmıyorum. | Open Subtitles | لكن بما أنه ليس هناك ما أرتديه لا أعتقد ان هذا سيحصل |
Greg, benimle gel. Jack'in dolabından giyecek bir şeyler bulalım sana? | Open Subtitles | تعال معى يا جريج لأجلب لك شيئاً لترتديه من ثياب جاك |
Şimdi kravat ve ceket de giyecek. | Open Subtitles | و الآن، سترتدي السترة و ربطة العنق أيضاً. |
Mağazamın adı Rent-a-Swag. Gençler için bir giyecek kiralama hizmeti. | Open Subtitles | متجري يسمى اتسأجر رداء وهو متخصص في ايجار الملابس للمراهقين |
Şimdi lütfen gidip bana giyecek bir şeyler getirir misin? | Open Subtitles | الآن ، هل يُمكنكِ الذهاب وإحضار بعض الملابس لي ؟ |
Yoksulların eşyaya gereksinimi vardır diye öğretildiğini hatırlıyorum, yiyecek, giyecek, barınma gibi sahip olmadıkları nesnelere. | TED | اتذكر انني تعلمت حينها ان الفقراء هم من يحتاجون الامور المادية مثل الملابس والطعام والمأوى .. التي لا يملكونها |
Asıl anne babasıyla tanışacağım gün için giyecek bir şeye ihtiyacım var. | Open Subtitles | احتاج شيء بسيط لأرتديه عندما نقابل آباء الولادة. |
Bu da bluzumu ütülemedi demek yani açılış için giyecek hiç birşeyim yok demek. | Open Subtitles | مما يعني أنها لم تكي بلوزتي مما يعني أنني ليس لدي أي شيء لأرتديه في العرض الأول |
Her şey olabilir! Para, ayakkabı, giyecek... | Open Subtitles | من الممكن أن تكون أى شيئ نقود , أحذيه , ملابس |
Dobby bundan, ancak efendisi ona giyecek verirse kurtulabilir. | Open Subtitles | ودوبى يصبح حرا فقط عندما يهديه سيده ملابس أسمع |
Düğüne. giyecek bir şeyim yok ve gidip gitmemem kimsenin umurunda değil. | Open Subtitles | الزفاف، ليس لدي ما أرتديه ولا أحد يبالي إن ذهبت أم لا |
giyecek bir şeyler bulsam ve bir taksi çağırsam iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن أجد شيئا أرتديه وأطلب تاكسي |
Çocuklar, onun için... giyecek güzel birşey bulmanızı istiyorum. | Open Subtitles | يا شباب .. أريدكم أن تحصلوا على شيء جميل لترتديه |
Meraktan soruyorum, çocukları gözetirken bir tür pelerin de giyecek misin? | Open Subtitles | بدافعالفضول, عندما ستقوم بالبحث عن هؤلاء الاطفال, هل سترتدي زي من نوع ما؟ |
Çiftlerden biri, gözleri bağlı şekilde bu korumalı takımı giyecek. | Open Subtitles | سيرتدي أحد الزوجين هذه الزي الواقي، والتي تتضمن عصابة العينين. |
Limuzin beş dakika içinde burada olacak, benimse giyecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | تعرفين ، الليموزين ستحضر في خلال خمس دقائق وليس لدي شيئ ارتديه |
Ve şimdi bir rahip kızı onu giyecek. | Open Subtitles | و الآن سترتديه لعروس والدها قسيس |
Tamam, işte giyecek hiçbir şeyim yok. | Open Subtitles | حسن، إذا ليس لدي أي شيء لألبسه ليس لدينا الوقت لحياكة أي شيء جديد |
giyecek bir şey seçmene yardımcı olabilirim. | Open Subtitles | أنا يمكن أن تساعدك على اختيار شيء لارتداء. |
giyecek bir şeye ihtiyacım olacak. Bütün kıyafetler belli renklerle işaretlenmiş. | Open Subtitles | الشعب الأمريكي بفتح الأبواب لها وإدخالها. أحتاج لشيء ألبسه. كل شيء هنا مرتب حسب اللون. |
Beyaz dantelli kıyafetini giyecek, çok küçük bir pembe gül buketi taşıyacaksın. | Open Subtitles | 00 بالضبط الغداء فى وزارة الخارجية سترتدين رباط أبيض وتحملين باقة |
- Smokin giyecek bir vücudum yok ki. | Open Subtitles | إنني لستُ أحظى بجسد مُناسب لإرتداء البدلات. |