Kimse yaratmadı onu. Kristalin içine hapsedilmiş olmalı. Onu çıkardın. | Open Subtitles | لم يخلقه أحد.من المؤكد أنه كان محبوساً في الكريستالة وأنتِ أتركتي صراحه |
Sizinle birlikte bir kutuya hapsedilmiş vaziyetteyim. Biri göstergeleri okuyamaz öteki bir sikim vuramaz. | Open Subtitles | أنا محتجز هنا معك مع سائق لا يعرف قرأة تحديثات الخريطة. |
Onu hücresinde görmek istiyorum. Tutuklanmış ve hapsedilmiş olarak. | Open Subtitles | أنا أريد رؤيته في زنزانته, تعلمين, موقوف و مسجون. |
hapsedilmiş olsam da bunu yaptım. Özgürlüğüm için hepinize teşekkür ederim. | Open Subtitles | صحيح، مع أنّي كنت سجيناً أشكركم جميعاً على حرّيّتي |
hapsedilmiş ve geri döndürülmemişti. | Open Subtitles | كان مغلق عليها ولم تعود. |
Dükkânlara hapsedilmiş. Cam kavanozlara hapsedilmiş. | Open Subtitles | " إنه مسجوناً بالسوق و السجان هو جرة مربى " |
Güzel ve çok yönlü ve böylece çocuklar hapsedilmiş gibi | Open Subtitles | عملى وجميل لكى يشعر الأطفال بالترابط وليس وكأنهم فى سجن |
Hapisteki her dört kişiden biri, her dört insandan birisi Amerikalı ve ülkede hapsedilmiş durumda. | TED | واحد من أربعة أشخاص، واحد من أربعة من البشر في السجن أمريكيين، مسجونين في دولتنا. |
- Bir dolandırıcı kaynar katran havuzuna hapsedilmiş. | Open Subtitles | على آلة الطهي. ـ محتال محاصر في بركة من القطران المغلي. |
Tüm gün boyunca içeride hapsedilmiş gibi duramam. | Open Subtitles | فأنا لا يُمكنني أن أكون محبوساً في الوظيفة طوال اليوم. |
Bilmiyorum. Bu şey uzun zaman önce, Nemeton daha kesilmeden önce hapsedilmiş. | Open Subtitles | لا أعلم، لقد كان هذا الشئ محبوساً منذ مدة طويلة قبل أن يتم قطع شجرة الـ"نيميتون". |
Ama Afrika İmparatoriçesi'ne binince diğer bir köle gibi diğer üç yüzüyle birlikte geminin göbeğine hapsedilmiş. | Open Subtitles | لكن على متن سفنية "إمبراطورة إفريقيا"، لمْ يكُن إلّا عبداً آخر، بجانب 300 آخرين، محبوساً في وسط السّفينة. |
Kendini hapsedilmiş hissediyor çünkü kendi sik kafesinin içinde. | Open Subtitles | وكأنه يشعر بانه محتجز لأنه يرتدي قفص قضيب |
Endişelenme. Aynı o kandilin içindeki gibi hapsedilmiş durumda. | Open Subtitles | -لا تقلق، فهو محتجز |
Adaletsizce hapsedilmiş bir adam var ve sen onu kurtaracaksın. | Open Subtitles | هناك رجل مسجون ظُلم، وأنت ستنقذه. |
Kim Tan eve hapsedilmiş galiba. | Open Subtitles | كما يبدو فكيــم تـــــان مسجون فعلاً |
hapsedilmiş kalır yine. | Open Subtitles | - حينئذ سيكون ما زال سجيناً |
Dükkânlara hapsedilmiş. | Open Subtitles | " إنه مسجوناً بالسوق " |
Çocukların kendilerini hapsedilmiş hissetmemesini sağlayan şekilde mi? | Open Subtitles | عملى وجميل لكى يشعر الأطفال بالترابط وليس وكأنهم فى سجن نعم يبدوا ذلك جيداٌ. |
Kardeşlerim biz hapsedilmiş olabiliriz ama külotlarımız dünyayı gezecekler. | Open Subtitles | يا أخواتي, ربما نكون مسجونين ولكن سراويلنا الداخليه ستسافر العالم |
Bu halka şeklinde büyük bir manyetik bobin, süperiletken bobin. Bunun gibi bir halka içinde, manyetik alan oluşturuyor. Ortasında hapsedilmiş, plazma denen sıcak bir gaz var. | TED | وهي حلقة كبيرة من لفائف مغناطيسية، لفائف فائقة التوصيل، تجعل المجال المغناطيسي في حلقة كهذه، يتوسطها غاز ساخن، يدعى البلازما، وهو محاصر بداخلها. |