Çünkü epigenetik sebepler kanser, metabolik hastalıklar ve akıl hastalıklarına yol açabilir. | TED | لأن الأسباب ما فوق الجينية قد تسبب أمراضًا كالسرطان والأمراض الأيضية وأمراض الصحة العقلية. |
Bu küçük tüylü yaratık, kuluçka hücresinden yarı çıkmış çok genç bir arı. Bugünlerde arılar, böcek ilaçları, hastalıklar ve doğal yaşam ortamı kaybı da dahil pek çok sorunla başa çıkmaya çalışıyorlar. Ama en büyük olanı da Asyadan gelen Varrora patlatıcısı olan parazitli maytlar. | TED | هذا المخلوق الفروي الصغير عبارة عن نحلة صغيرة انبثقت لتوها من خليتها الحاضنة ويواجه النحل الآن عدة مشاكل مختلفة بما في ذلك المبيدات الحشرية والأمراض وفقدان الموطن لكن التهديد الأكبر يتمثل بالسوس الطفيلي من آسيا مدمر الفاروا |
Ağaçlar birbirine bu kadar yakın olduğu ve geniş alanlar boyunca ağaç türleri ve boyutları çok benzer olduğu için arazide hızla yayılabilen şey sadece yangın değil ayrıca hastalıklar ve zararlı böcek istilasıdır. Bu zararlılar şu anda çok geniş alanlarda ağaçları kurutuyor veya canlılığını azaltıyor. | TED | بسبب نمو الاشجار بالقرب من بعضها البعض وبسبب أن أنواع وأحجام وأعمار الأشجار متشابهة عبر مساحات كبيرة ليست فقط الحرائق تنتقل بسهولة من فدان إلى فدان لكن الآن الحشرات والأمراض تتفشى وهذا ما يقتل ويقلل حيوية أقسام كبيرة من الغابة |
Fakat günümüzde hâlâ bazı bulaşıcı hastalıklar ve kanserin farkına varma ve teşhis koyma aşamalarında büyük zorluklar ile karşılaşıyoruz. | TED | لكننا ما زلنا نواجه اليوم تحديات كثيرة في كشف وتشخيص العديد من الأمراض التي تهدد الحياة مثل الأمراض المُعدية والسرطان |
Tek yaptığı cinsel yollarla geçen hastalıklar... ve korunma üzerine konuşmak oldu. | Open Subtitles | أمي , حقاً , التعليم بالمدرسة غطّى كل الأمراض المتنقلة جنسياً والحمايه |
Çoğu cinayet, yıkım, hastalıklar ve doğal afetler hakkında. | TED | معظمها عن القتل , الفساد, الأمراض, الكوارث الطبيعية |
Ve daha da kötüleşiyor, çünkü bütün bu rakamlar yükseliyor çünkü bunlar genel olarak yaşa bağlı hastalıklar ve giderek daha uzun yaşıyoruz. | TED | وتزداد الأمور سوءًا، لأن كل هذه الأرقام في تزايد لأن هذه إلى حد كبير هي الأمراض المرتبطة بالعمر، ونحن نعيش مدة أطول. |
Bütün bu hastalıklar ve hastalık toplulukları ile iç içe oldukça, sağlık hizmetlerinde beni derinden etkileyen iki sır olduğunu fark ettim. | TED | وبالمقابل تعلمت عن جميع تلك الأمراض و مجتمعاتها أدركت أن هناك سران عن الرعاية الصحية يؤثران بشكل ضخم علي شخصياً |
Bulaşıcı hastalıklar ve nefroloji uzmanıyım. | Open Subtitles | بتخصص مزدوج من الأمراض المعدية و طب الكلى |
O belgede, şekerin kronik metabolik hastalıklar ve obezitenin tek nedeni olmasa da başlıca sebebi olduğu söyleniyor. | Open Subtitles | وفي ذلك المستند يقولون على وجه التحديد أن السكر أساسي،إن لم يكن السبب في الأمراض الأيضية المزمنة والبدانة |
Zoobiquity konferansları sayesinde, tıp okulları ve veterinerlik okullarını, hayvan ve insanlardaki ortak hastalıklar ve rahatsızlıkları tartışmak için bir araya getiriyoruz. | TED | ومن خلال مؤتمرات زوبيكويتي، حيث نقدم الكليات الطبية مع البيطرية من أجل مناقشات تعاونية عن الأمراض والاضطرابات المشتركة عند المرضى من البشر والحيوانات. |