Fakat bu gibi bulgular umut verici olabilir ve hem erkeklerin hemde kadınların hayatını kurtarma fırsatı sağlayabilir. | TED | ولكن مثل هذه النتائج هي التي قد تعطي أملاً وقد تعطي فرصة لإنقاذ حياة الرجال والنساء معاً. |
Bizim için kemik iliği, aslında çoğunlukla lenfoma, lösemi ve bunun gibi diğer ileri düzey hastalığı olan onbinlerce hastanın hayatını kurtarma aracıdır. | TED | ونخاع العظام هو ما نستخدمه لإنقاذ حياة عشرات الآلاف من المرضى معظمهم في مراحل متقدمة من السرطان مثل الدم واللمفاوية وبعض الأمراض الأخرى |
Ama bana vermediğin o şansı, kız arkadaşının hayatını kurtarma şansını vereceğim. | Open Subtitles | لكنّي سأمنحك الفرصة التي لم تمنحها لي. لإنقاذ حياة صديقتك. |
Ancak öyle bir plan yaptım ki her biri diğerinin hayatını kurtarma onur ve şerefine erişebilir. | Open Subtitles | على اى حال , وضعت خطة حيث قد يكون لكل منها .شرفاً ومجد من إنقاذ حياة اُخرى |
İnsan hayatını kurtarma çağrısından insanları ve mallarını kurtarmaktan daha asil ne olabilirdi. | Open Subtitles | وهل من شىء انبل من إنقاذ حياة شخص أو أناس او ممتلكاتهم |
Birkaç ay önce bir Polonya Süvarisi'nin hayatını kurtarma şerefine nail oldum. Biliyor musun? | Open Subtitles | قبل شهر، نلت شرف إنقاذ حياة جندي بولندي، أوتعلم أمرًا؟ |
Ne var ki kocanın hayatını kurtarma fırsatı verildiğinde bu seçimi yapmadı. | Open Subtitles | حياة الأحباء ومع ذلك، عندما أُتيحت له الفرصة ...لإنقاذ حياة زوجكِ |
Sevgilinin hayatını kurtarma şansı. | Open Subtitles | لإنقاذ حياة صديقة الخاص بك. |
Kızının hayatını kurtarma konusunda mı? | Open Subtitles | .. بخصوص ماذا إنقاذ حياة إبنتك ؟ |
Babam, Kral Midas ile yolculuk ediyorduk babamın karavanı pusuya düştüğü vakit, Frederick bizi cesurca savundu ve babamın hayatını kurtarma pahasına hayatından oldu. | Open Subtitles | كان مسافراً مع والدي الملك (مايدس). عندما وقعَتْ قافلتنا في كمين، دافع (فردريك) عنّا بشجاعةٍ و مات أثناء إنقاذ حياة والدي. |
Callum'un hayatını kurtarma hakkını mı vermez? | Open Subtitles | يعطيه الحق في إنقاذ حياة (كالوم)؟ |