Gerçek bir botanist tanıdığımız için inanılmaz heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | فلقد كنا متحمسين جدا لمعرفة عالم نباتات حقيقي |
Çok heyecanlanmıştık, çünkü bu stratejimizin egzersiz yapmayı kolaylaştırmaya yardım edebilecekti, ama asıl büyük soru bu yöntem egzersizi gerçek anlamda daha iyi yapabilir mi? | TED | كنّا متحمسين بالفعل؛ لأن هذا عَنَى أن هذه الخطة ساعدت في جعل التمرين يبدو أسهل، ولكن كان السؤال الهام: هل استطاعت هذه الخطة جعل التمرين أفضل حقًا؟ |
Çok heyecanlanmıştık. | TED | لقد كنا متحمسين جدًا. |
Hepimiz başarılı bir New York modelini göreceğimiz için heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | كلنا كنا متحمسون لنحصل على عارضة نيويورك ناجحة |
Çok heyecanlanmıştık, çok tatlı minicik bir şeydi. | Open Subtitles | والإله اعطاني الكثير من القوة كنا متحمسون جداً لقد كان صغيراً لطيفاً |
Hepimiz heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | كنا جميعا متحمسون. |
(Müzik) (Müzik biter) Çalıştığında o kadar heyecanlanmıştık ki. | TED | (غناء وموسيقى) (تنتهي الموسيقى) كنا متحمسين جدًا عندما أصبح جاهزًا. |
gülüşmeler Başkentin tam ortasında olacağı için bu fırsattan dolayı heyecanlanmıştık. | TED | (ضحك) كان في وسط العاصمة لذلك كنا فعلاً متحمسين للفرصة |
Bu karşılaşmanın öneminin farkındaydık ve Leopoldo gibi heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | حتى نحن أحسسنا بأهمية هذا اللقاء وكنا متحمسين تمامًا مثل (ليوبولدو) |
Bu yer açıldığında ne kadar heyecanlanmıştık hatırladınız mı? | Open Subtitles | {\pos(190,210)} أتذكر كيف كنا متحمسين عندما أتينا لإفتتاح هذا المكان ؟ |
Çok kötü oldu. heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | هذه خسارة، كنا متحمسين |
Öyle heyecanlanmıştık ki! Bruce Wayne, milyarder yetim. | Open Subtitles | كنا جد متحمسين, (بروس واين) اليتيم المليونير |
Ve heyecanlanmıştık. | Open Subtitles | و متحمسين |