Devletimiz hastaydı, çünkü devlet çalışanları çaresiz hissediyorlardı. | TED | كانت حكومتنا ضعيفة واهنة لأن موظفي الحكومة شعروا بأن لا حول ولا قوة لهم |
Ailelerine söylemek istemiyorlardı. Arkadaşlarına söylemek istemiyorlardı. Kendilerini yaralanmış ve kirli hissediyorlardı. | TED | لم يُريدوا إخبار عائلاتهم، ولم يودوا مصارحة اصدقائهم شعروا بأنهم مُهمشين، كما شعروا بالسوء. |
Muhtemelen hissediyorlardı çünkü konuyla ilgili onlarca makale, köşe yazısı yazılıyordu. | Open Subtitles | من المحتمل بإنهم شعروا بذلك لإن الرب يعلم بإن هناك الكثير من الصحف الأولى والمقالات |
Fakat aynı zamanda sendeleyip kaydıklarını hissediyorlardı. | Open Subtitles | لكن شعروا بأنفسهم يترنحون ويسقطون. |
Disiplin soruşturmaları ile uğraşan kamu görevlileri, zorunlu avukat ve savcılar rotasyonlarında 30 günlük hapis cezası almış gibi hissediyorlardı, Hakimler canlarından bezdirildiklerini anlıyorlardı, tıpkı üniversitedeki kulüplerde gençlerle uğraşıldığı gibi. | TED | أحيانا موظفي الشرطة الذين يواجهون إجراءات تأديبية المدعي والنائب العام شعروا أنهم يقضون حكما بالسجن 30 يوما خلال دورتهم في هذه المحكمة القضاة فهموا أنهم أُجبروا تماماً مثل نوادي الطالبات والطلاب بالجانعة. |
Şimdi onlar cinayet aletini bulduklarını hissediyorlardı. | Open Subtitles | *الأن شعروا بأن بحوزتهم سلاح الجريمة* |
Bunu ruhlarında hissediyorlardı. | Open Subtitles | هم حقًا شعروا بهذا في أرواحهم |
Bunu kalplerinde hissediyorlardı. | Open Subtitles | شعروا بقلوبهم. |