Mary'nin her erkeğin zincirini elinde tutma içgüdüsüyle ayrılma isteğini birbirine karıştırıyorsun. | Open Subtitles | أنت تشوش على غريزتها, والتي تدفعها لاستعباد جميع الرجال وتشوش على رغبتها, والتي تنص على الإنفصال عنك |
Uykulu olmasına rağmen annelik içgüdüsüyle dolup taşıyor. | Open Subtitles | برغم نعاسها، غريزتها للرعاية غامرة |
Ama ikiniz de bir katil içgüdüsüyle dövüşmüyorsunuz. | Open Subtitles | لكن لا أحد منكما يحارب بغريزة القتل. |
Memur Davis hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ediyordu, polis içgüdüsüyle değil | Open Subtitles | الضابط " ديفس " كان يتصرف بغريزة البقاء |
Bir katil içgüdüsüyle doğduk, bunu radyo gibi açıp kapatamazsın. | Open Subtitles | لقد ولدنا لكى نلاكم ولا نستطيع ان نطفىء هذه الغريزة كمانطفىءالراديو. |
Orta beyinin hayvan içgüdüsüyle, havaya koşması. | Open Subtitles | الغريزة الحيوانية ذات الدماغ المتوسط أتعتقد أنني سأختنق أركض بحثاً عن الهواء |
Lazarus Çukuru beni geri getirdi ama beni öldürme içgüdüsüyle bıraktı. | Open Subtitles | ينبوع (لازاروس) أحياني، لكنه أمناني بذلك النهم للإزهاق |
Lazarus Çukuru beni geri getirdi ama beni öldürme içgüdüsüyle bıraktı. | Open Subtitles | "ينبوع (لازاروس) أحياني، لكنّه أمناني بملحّة للقتل" |