Romalıların delilik olarak göreceği bir fırsat yakaladığım için şanslıydım. | Open Subtitles | لقد كنت محظوظًا لاستغلال الفرص التي اعتبرها الرومان جنونية |
Romalıların delilik olarak göreceği bir fırsat yakaladığım için şanslıydım. | Open Subtitles | لقد كنت محظوظًا لاستغلال الفرص التي اعتبرها الرومان جنونية |
Kendimi savunabildiğim için şanslıydım. | Open Subtitles | أنا محظوظ لأني أستطعت الدفاع عن نفسي |
ölmediğim için şanslıydım. | Open Subtitles | أنا محظوظ لأني نجوت. |
Önceden somut bir plan şart koşan yerine, işlerin nasıl gittiğini görmekten mutlu olan destekleyici bir yöneticiye sahip olduğum için şanslıydım. | TED | كنت محظوظة بأن لدي مديرًا داعمًا والذي كان سعيداً لرؤية كيف تسير الأمور في العمل، بدلاً من طلب خطة ملموسة مُسبقاً. |
Bu makul ayarlamalar konseptinden haberdar olmasa bile ona göre, sadece sağduyulu olduğu için şanslıydım. | TED | كنت محظوظة أنه لم يكن يعرف على ما أظن قضية التعديلات المنطقية، بالنسبة له، كان ذلك هو المنطق. |
Güvenlik yetişene kadar yumruk attı. İşimi kaybetmediğim için şanslıydım. | Open Subtitles | أوسعه ضرباً قبل أن يأتي الأمن أنا كنت محظوظة أنني احتفظت بوظيفتي |
Bu durumu bir şekilde idare edebildiğim için şanslıydım. | Open Subtitles | لقد كنت محظوظة بإيجاد طريقة للتعامل مع الأمر |