Akraba olmayan iki kişinin kapması için bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب منطقي لأن يعاني منه شخصان غير مرتبطين |
Her neyse, dedektifte bilmek ister, uykusuzluk çekmemesi için bir neden yok. | Open Subtitles | على أى حال , لا يوجد سبب يمنع المفتش أن يكون لديه أرق أيضاً |
Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
Yollarımız kesişiyor, ama tuhaf davramamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أدرك أننا سنلتقي ولكن ليس هناك سبب لتكون الأمور محرجه |
Biliyorsun, buna kızman için bir neden yok. Gerginliğini almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا سبب لأن تشعر بالغضب أنا فقط أحاول أن ألطِّف الموقف |
Sadece dökülen sütün arkasından ağlamak için bir neden yok demiyoruz dökülen şarabın arkasından da ağlamak için bir neden yok diyoruz. | Open Subtitles | انتظر، انتظر، انتظر، انتظر. ليس فقط لأنه لايوجد سبب للبكاء علي اللبن المسكوب، لايوجد سبب للبكاء علي النبيذ المسكوب. |
Geceyarısı resmi olarak kapalıyız ama bütün çağrılar yönlendiriliyor yani şimdiden kapatmamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | ...رسمياً سنغلق فى منتصف الليل وبما أن كل اتصالاتنا تحولت إلى المركز الجديد إذاً لايوجد مانع أن نغلق الآن |
Onu sevmemen için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس لديك أى سبب لكى لا تحبه |
Bak ne diyeceğim. Utanmak için bir neden yok. Bu işin gizemli bir tarafı yok. | Open Subtitles | دعني أخبرك شيء ليس لديك سبب لتكون خجول ليس هناك سحر إليه |
Eğer şu yuvarlar havayı alabiliyorsa, bizim de almamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | اذا كانت كرات الدم هذه تستطيع ان تاخذ هواء لا يوجد سبب يمنعنا نحن ايضا |
Bok gibi görünmem için bir neden yok, değil mi? Sakinleş biraz. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يجعلنى أبدو قبيحة بها, أليس كذلك؟ |
Ve bunu göz önüne alırsak, endişe duymak için bir neden yok. | Open Subtitles | و من الممكن أن أكون خارج هذا الأمر لذا لا يوجد سبب كى أهتم |
Mutlu olmak için bir neden yok. Her şey korkunç. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لتشعري بالسعادة.الاشياء هنا شنيعة |
Kimse yaşamamı istemiyorsa, yaşamam için bir neden yok demektir. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لي للعَيْش إذا لم يكن هناك أحد يُريدُني أَنْ أَعِيشَ |
Onlarla tekrar konuş, Willy. New York'ta çalışmaman için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لأن لا يمكنك أن تعمل في نيويورك |
Bebeğin sağlıklı olmayacağını düşünmemiz için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجعلنا نشك بان هذا الطفل لن يكون بخير |
Ron bu hiç iyi değil. Bir süpürgenin bu kadar akıllı olması için bir neden yok. | Open Subtitles | رون هذا ليس جيداً , ليس هناك سبب لتكون مكنسة بهذا الذكاء |
Bu federal bir dava değil. Sana söylemem için bir neden yok. | Open Subtitles | هذه ليست قضية فيدرالية لا سبب لأن أخبرك |
Görüşmemiz için bir neden yok. | Open Subtitles | لايوجد سبب لرؤيه بعضنا مره اخرى .. |
Geceyarısı resmi olarak kapalıyız ama bütün çağrılar yönlendiriliyor yani şimdiden kapatmamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | ...رسمياً سنغلق فى منتصف الليل وبما أن كل اتصالاتنا تحولت إلى المركز الجديد إذاً لايوجد مانع أن نغلق الآن |
Onu sevmemen için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس لديك أى سبب لكى لا تحبه |
Kıskanmak için bir neden yok. Bart'ın programının önemli bir parçasısın. | Open Subtitles | ليس لديك سبب لتغاري، لا تزالين جزء مهم من برنامج (بارت) |
Bu konu hakkında yetişkin olmamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | فكما تعلم ,لا يوجد اي سبب كي لا نتصرف كبالغين حول هذا |
Kendi soyumun güvenliğinin bana emanet edilmemesi için bir neden yok. | Open Subtitles | ما من سبب يمنع أن أؤتمَن على سلامة ربيبة تحوُّلي. |
Marty Amca pek de babalık yapacak biri değildi. Evet ama hala onu öldürmek için bir neden yok. | Open Subtitles | أجل , لكن بالرغم من ذلك فهذا ليس سبباً كافياً لقتله |
Kişisel olması için bir neden yok. | Open Subtitles | وإذا،لا داعي لأن يكون الموضوع شخصياً |