Artan işkenceden dolayı şüphelinin giderek daha umutsuz ve dengesiz hale geldiğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | بسبب التعذيب المتصاعد نحن نعتقد أن هذا الجاني يصبح يائس ومتقلب بشكل متصاعد |
Beni endişelendiren konuşacak olması değil muhtemelen işkenceden kaçamayacak olması. | Open Subtitles | لست أخشى من أن يتكلم ولكن ليس هناك مفر من التعذيب |
Sırlar işkenceden çok, yatak sohbetlerinde açıklanır. | Open Subtitles | أسرار أكثر كشفت خلال كلام وسادة من التعذيب. |
Çektiğimiz birçok işkenceden ve iki yıllık hazırlıktan sonra, ona doğru yüzdüğümüzde bu bizi davet eden yaşam alanı yeni bir yuva gibiydi. | TED | حين سبحنا نحوها بعد كثير من العذاب وسنتان من التحضير، هذا المقر كان ينتظر قدومنا بدا كبيتنا الجديد. |
Onu adam kaçırma ve işkenceden enseledik ama şimdi öyle elini kolunu sallayarak çıkacak. | Open Subtitles | اعتقلناه لجرم الاختطاف والتعذيب وسيفلتُ منها ببساطة |
14 saat süren işkenceden sonra Druot, herşeyi itiraf etti. | Open Subtitles | ، بعد أربع عشْرة ساعةِ مِنْ التعذيبِ اعترفَ دروت بكل شىء ٍ |
Lütfen kelepçeyi çıkar, bu işkenceden farksız. | Open Subtitles | قم بتحرير يدها الآن رجاءً إنَّ هذا تعذيب |
Doktor işkenceden dedi, hapislik şartlarından dedi. | Open Subtitles | الطبيب ذكر أنه بسبب التعذيب وحالة السجن السيئة |
Yakınlık hissettiğin birini işkenceden korumak için sana verilen emri yerine getirmediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لإنقاذ شخص مفيد من التعذيب لأنّك أحببتها |
O zaman fiziksel işkenceden çok psikolojik konumda ilerleyelim. | Open Subtitles | لذا، يلجأ للـألعاب النفسية أكثر من التعذيب الجسدي. |
'Yürüyüşümüz işkenceden daha yavaş, 'atlar gösüne kadar çamura batık, 've köprülerin yarısı sulardan yıkılmış 'sığ bir yer bulabilmek için çok mesafe gitmek zorunda kalıyoruz. | Open Subtitles | مسيرتنا أبطأ من التعذيب' الطين يصل الى صدور الأحصنة' ونصف الجسور جرفت' |
İşkenceden sonra yediklerimi kustuğum için o günden sonra işkence edilen günlerde yemek vermediler. | Open Subtitles | اتقيأ ما أكلت بعد التعذيب. منذ ذلك الحين, لا يطعموني في الأيام التي يعذبوني فيها. |
Bu benzersiz işkenceden derlediklerim bir kadın olarak bana yönelen aldatma eyleminin beni bir antropolog olarak kışkırtan düşünceleridir. | Open Subtitles | وما حصلت عليه من هذا التعذيب الرائع هي الأفكار وهذه ردة فعل للخيانة كأمرأه أثارت في نفسي هذه الافكار كما في علم الانسان |
Eğer işkenceden o kadar hoşlanıyorlarsa bizim yerimizde çalışmalılar. | Open Subtitles | لو هؤلاء السيدات يميلون إلى ذلك النوع من التعذيب الخفيف، عليهم فقط التقديم لوظائفنا. |
Kardeşim 10 yıllık işkenceden kurtulup gelse en azından bir haftalığına rapor alırdım. | Open Subtitles | لو أخى عاد لبيته بعد عشر سنوات من التعذيب كنت لأطلب إجازة مرضية لأسبوع على الأقل |
Onlara işkenceden, dayaktan ve tecavüzlerden söz ettim. | Open Subtitles | أخبرتُه عن التعذيب الضرب، والإغتصاب |
İşkenceden sonra harika oluyorlar. İnan bana. | Open Subtitles | انهم لطفاء بعد التعذيب ، صدقني |
Bir çocuca tecavüz etmenin cezası olan... bu işkenceden kurtulmak için yalvaracaksın. | Open Subtitles | ستتوسل عبثاً لكي تتخلص من العذاب الذي ستعاقب به لأغتصابك طفلة. |
Kendini bu işkenceden kurtarmak için kendini yukarı çekiyor tüm ağırlığını kol orta sinirine veriyor, bu da dayanılmaz bir acıya yol açıyor. | Open Subtitles | وبينما كان يحاول رفع نفسه ليتجنب العذاب ويرفع نصف ثقله عن رجليه |
Fakat Rus muhaliflerle de karşılaştık. Venezuelalı aktivistlerle, Çinli Hristiyanlar ve Çinli Müslümanlarla ve her türden eziyet ve işkenceden kaçan binlerce ama binlerce diğer mülteciyle. | TED | ولكن نقابل أيضاً منشقين روسيين، نشطاء فينزويليين، مسيحيين من الصين، مسلمين من الصين، وآلاف الآلاف من اللاجئين الهاربين من كل أشكال القضايا والتعذيب. |
Bu adam işkenceden hiç anlamıyor. | Open Subtitles | ذلك الرجلِ لا يَعْرفُ شيءَ عن التعذيبِ |
Basınçlı su ile işkenceden iyidir. | Open Subtitles | أفضل من تعذيب الغرق |
Hikayelerin çok sıkıcı, işkenceden farksız! Yaprak Adamlar ise onu benden aldı. | Open Subtitles | قصصك هذه مُمِلة و تُعذبنا - و"جنود الأوراق" سلبوني إيّاه - |
Alkatraz'ı Henri Young'a işkenceden suçluyorum! | Open Subtitles | أتهم ألكتراذ يتعذيب هنرى الصغير |