Sadece üzgün olduğunu söyle. Senin için ne anlam ifade ettiğini söyle. | Open Subtitles | أخبريه أنكِ آسفة ، وأنه كان يعني لكِ الكثير |
Eskiden herkes adımızı ve adımızın ne ifade ettiğini bilirdi. | Open Subtitles | في الماضي، الجميع كان يعرف اسمنا وماذا كان يعني. |
Çünkü onun bir şey ifade ettiğini düşünüyorsun, ama etmiyor da olabilir. | Open Subtitles | فقط لأنك تعتقد أنه يعني شيئاً، والذي ربما لايكون صحيحاً |
Ve ben de, o bunun gibi her büyük dava kazandığında onunla gurur duymuşumdur çünkü bunun onun için büyük anlam ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | وأنا فخور دائما من لها عندما فازت هذه الحالات كبيرة لأنني أعلم أنه يعني الكثير بالنسبة لها. |
Charlene'in sana ne ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | فقط أطرح رأياَ أعرف كم كانت تعني بالنسبة لك |
Bak, geçen gece bizimle geldiğin için teşekkür edip etmediğimi bilmiyorum ama benim için çok şey ifade ettiğini bilmelisin. | Open Subtitles | لا اعرف اذا كنت قد شكرتك من قبل لذهابك معى بالامس لكنها حقا عنت لى الكثير |
Babamın sana itiraf etmek istemediğiden fazla anlam ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | تعرف ، أعتقد حقاً بأن أبي كان يعني لك أكثر مني أكثر من أستعدادك للأعتراف بالأمر |
Senin için ne ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف ماذا كان يعني بالنسبة لك |
Neden onun sana daha fazla şey ifade ettiğini bilmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف لماذا كان يعني لكِ كثيراً |
Senin için ne kadar çok şey ifade ettiğini biliyorum. Evet... | Open Subtitles | أعلم كم كان يعني لك |
- Yalan söyledin. Çünkü bunun ne ifade ettiğini... | Open Subtitles | وأنت كذبت - ...أنك كنت تعرف أن ذلك كان يعني - |
Onun sana ne anlam ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | أعلم كم كان يعني لك. |
Bunun senin için biraz tuhaf olduğunu biliyorum ve söylemek isterim ki, geldiğin için gerçekten minnettarım ve bunun baban için de çok şey ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أن هذا قد يكون غريبا بعض الشيء بالنسبة لك، وأردت فقط أن أقول، أنا حقا نقدر لكم المقبلة، وأنا أعلم أنه يعني الكثير لأبيك. |
Sahiden, Dan dün akşam eğlenceliydi ama senin için ne ifade ettiğini gerçekten bilmiyordum. | Open Subtitles | (بأمانة(دان ليلة امس كانت ممتعة لكن لم أعرف ماذا كانت تعني لك |
Jane, "London Bridge is Falling Down" şarkısının sadece senin için bir anlam ifade ettiğini söyledi. | Open Subtitles | (جين) أخبرنا بأنك الوحيد، الذي علم "سقوط جسر لندن" ماذا كانت تعني حقًا. |
Joe bu numaraların başka bir şey ifade ettiğini biliyor olmalı. | Open Subtitles | لا بد من أن (جو) كان يعلم أن هذه الأرقام كانت تعني شئ ما |
Yani, ben o öpücüğün birşey ifade ettiğini düşünmemiştim ama... | Open Subtitles | ... اقصد, اني لم اعتقد ان تلك القبلة عنت شيئاً |
Bak, o zaman bir anlam ifade ediyordu ve şimdi de ediyor ama istediğin anlamı ifade ettiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | انظر لقد عنت شيئاً في حينها والأن لاتعني شيئاً لكن لا اعتقد انها تعني ماتريد منها ان تعني |
O mektubun benim için ne ifade ettiğini beni nasıl teselli ettiğini bilmiyorsunuz. | Open Subtitles | لا تعرفين كم عنت هذه الرسالة لي |