Artık onu aksine ikna etmek için yapabileceğim hiçbir şey yok. | Open Subtitles | و لا يسعني الآن فعلُ شيءٍ لإقناعه بالعكس. |
Terapiye ikna etmek için oldukça enteresan bir yöntem kullanmışsın. | Open Subtitles | هذه طريقة مثيره للأهتمام لإقناعه بالعوده الى العلاج النفسي |
Eğer öyleyse, Polonyalılar'ı ikna etmek için nüfuzunu kullanmayı dene, Fransızlar'ı sat. | Open Subtitles | إذا كان الأمر كذلك، في محاولة لاستخدام نفوذها لإقناع البولنديين لشراء الفرنسية. |
Bak, zamanı seni hayatında başka şeyler yapmaya ikna etmek için harcayabilirsek.. | Open Subtitles | إن كان بإمكاني قضاء هذا الوقت لإقناعك لعمل أي شيء آخر في حياتك |
Şey, gözetmenini yakının olduğuna ikna etmek için biraz dil dökmem gerekti. | Open Subtitles | حسناً .. لقد بذلت مجهوداً كي أقنع مشرفتك أنني قريبك |
Ben Albay Dunderhead'ı ikna etmek için çok uğraştım Bilko manevrayı halledemezse, başı belaya girebilir. | Open Subtitles | لقد اضعت اليوم بالكامل لاقناع الكولونيل بان يوافق علي ان يذهب بيلكو لعملية تطهير الصحراء الجديدة |
Eğer herkesin senin katil olduğuna inanmasını istiyorsan belki de beni ikna etmek için biraz uğraşmalısın. | Open Subtitles | لذا إن كنت تريد أن يبقى الكل مصدقا على أنك القاتل ربما يجب عليك بذل بعض الجهد لتقنعني أن اسمح بذلك |
Sizi yemeğe çıkmaya ikna etmek için, ne söyle meliyim? | Open Subtitles | ماذا يمكن أن أقول لإقناعكِ بتناول الغداء معي؟ |
Hayatım, beni ikna etmek için partiye üye olmana gerek yok. | Open Subtitles | عزيزتي , ليس عليك أن تفعلي هذا لتقنعيني |
Onu ikna etmek için dostluğunu kullanabilirim. | Open Subtitles | أنا يمكن أن أستعمل صداقتك لإقناعه |
Ama temas kursak bile, onu General Kiselev'in Goa'uld tarafından yanlış yönlendirildiğine ikna etmek için sadece birkaç dakikamız olacak. | Open Subtitles | ولكن إذا تمكنا من الاتصال فلن يكون أمامنا سوى بضع دقائق لإقناعه أن اللواء (كيسيليف) [ضلل من قِبل الـ "[غواؤلد" |
- Onu ikna etmek için bütün gücümü kullanacağım. | Open Subtitles | أنا سأعمل كل ما يمكن عملة لإقناعه |
İnsanları içlerini dökmenin değeceğine ikna etmek için çok çalışırken birçok inişler ve çıkışlar vardı. | TED | كان هناك الكثير من التحديات في البداية إذ كنت أعمل جاهدة لإقناع الناس أن المشروع يستحق الظهور للعلن. |
Bize bağışta bulunanları birkaç bin dolar daha vermeye ikna etmek için Penguenlerin arkasina uydu etiketi yapıştırdım. | TED | في محاولة لإقناع المتبرعين في إعطائنا بضعة آلاف من الدولارات لإلصاق بطاقات القمر الصناعي على ظهور طيور البطريق |
Onu, adayı havaya uçurmayacağına ikna etmek için söyleyebileceğin bir sürü şey vardı. | Open Subtitles | أعني، ثمّة سبل عديدة لإقناعك إيّاه بأنّنا لن نفجّر الجزيرة بأسرها |
Aslında bunu planlamıştım yani seni biraz daha kalmaya ikna etmek için bir şeyler hazırladım. | Open Subtitles | في الحقيقة,كنت اخطط بناء على هذا ولهذا قمت بتجهيز شئ محاولة مني لإقناعك على البقاء لمدة أطول |
Ben bu kitabı kısmen, kendi fikrim konusunda kendimi ikna etmek için yazdım. | Open Subtitles | حسنا، سأكون صريحا معك لقد كتبت هذا الكتاب كي أقنع نفسي بفكرتي |
Bu yolculuğa seninle beraber gelebilmesi için aileni ikna etmek için elinden gelen her şeyi yaptığına inanıyorum. | Open Subtitles | أظن أنك فعلت كل ما بوسعك لاقناع عائلتك بالمجيء معك في هذه الرحلة |
- Hayır, bilmiyordum. Beni geri gitmeye ikna etmek için mi Aaron ile ilgileniyor numarası yapıyordun? | Open Subtitles | ولهذا تظاهرتَ باهتمامكَ بأمر (آرون) لتقنعني بالعودة إلى هناك؟ |
Sizi yemeğe çıkmaya ikna etmek için, ne söyle meliyim? | Open Subtitles | ماذا يمكن أن أقول لإقناعكِ بتناول الغداء معي؟ |
Demek o yüzden beni ikna etmek için o kadar çabalamadın. | Open Subtitles | لهذا لم تحاولي بشدة لتقنعيني. |
İkna etmek için çok çaba harcamasına bile gerek yok. | Open Subtitles | ما كان الأمر ليتطلب كثيراً من الإقناع |
Bran o gece daha iyisini hak ettiğime ikna etmek için dansa gelmişti. | Open Subtitles | أتى (براندون) لحفل الرقص تلك الليلة ليقنعني أنّي أستحقّ مَن هو أفضل. |
Bana onu ikna etmek için yeterli zaman verin, veya en azından denemek için. | Open Subtitles | اعطني الوقت الكافي لاقناعه او على الاقل لاحاول |
Adli uzmanımızı aksine ikna etmek için bir günün var. | Open Subtitles | أنتَ لديك يوم واحد. لتقنع عالمتنا للطب الشرعي بخلاف ذلك. |
Eğer takımınızdakilerden birisinin kötü adamları ikna etmek için size ateş etmesi gerekirse... akışına bırakırsınız... ve arkanızdakini vurur. | Open Subtitles | لو قرر فجأة زميلك أن يطلق عليك النار لكي يقنع الاشرار أنك عدو له يجب عليك أن تتماشى مع الأمر |
Şunu da unutmayalım; Televizyon geniş kitleleri ikna etmek için elimizde tuttuğumuz en büyük araç. | Open Subtitles | دعونا لا ننسى أن فى التليفزيون أعظم أداة للإقناع الشامل |
Ama Queen Bee'nin bu işin arkasında olduğuna kamu oyunu ikna etmek için başka bir yol bulamadım | Open Subtitles | لكنني لم يمكنني أن أفكر بأي طريقة آخرى لأقناع العامة أن الملكة النحلة كانت وراء هذا |