1995'te yerli bir balıkçı, yetkilileri sularının koruma alanında olduğuna ikna etmiş. | TED | في سنة 1995، أقنع الصيادون المحليون السلطات بالإعلان عن مياهها كمحمية بحرية. |
LaPlante, görünüşe göre John Bubber'ı oturmaya ikna etmiş ve iki adam konuşmaya dalmış haldeler. | Open Subtitles | يبدو أن لابلانت أقنع بابار بالجلوس و يبدو أن الرجلان منهمكان فى حديث ما |
Olamaz! Bir kızı Ay'da yürüyen ilk adam olduğuna ikna etmiş olamazsın! | Open Subtitles | لا ، مستحيل أن أقنعت فتاة أنك أول رجل مشى على القمر |
Birçok insanı ikna etmiş olmanız, sizi doğru kılmaz. | Open Subtitles | فقط لأنك أقنعت الكثيرين لا يعني بأن ذلك صحيح |
Ve sonunda odadan ayrılıken, onu tasarladığım planı uygulatmak için ikna etmiş olarak ayrıldım. | TED | و أقنعته بأن نغادر الغرفة بالاتفاق على بناءه كما تم تصميمه |
Evet, birileri onu korkudan altına etmediğin sürece doğruyu söylemeyeceğine ikna etmiş. | Open Subtitles | حسناً، شخص ما أقنعه بأنك لن تقول الحقيقة إلا إذا كنت تبلل نفسك |
Kızı benimle bir ilişkisi olduğuna ikna etmiş! Düşünebiliyor musun? | Open Subtitles | ابنتها أقنعتها بأن بيني وبينها علاقة أتتصورين ذلك؟ |
Ama kendinden emin ve sakin haliyle polisleri çantaya bakmamaya ikna etmiş. | Open Subtitles | على المقعد الخلفي لسيارته ولكنه كان هادئا جدا وواثقا للغاية بحيث اقنع الشرطة الا يفتشوا بالاكياس |
Anlaşılan, amcaları Ernie lokantalarına Beni Çiğ Ye adını koymaya onları ikna etmiş. | Open Subtitles | أساسا، عمهم إرني أقنعهم بأن ه يكونون عظماء الفكرة لدعوة مطعمهم كلني خام. |
Ama bu yavru, bir yetişkini işin nasıl yapılması gerektiğini göstermesi için ikna etmiş. | Open Subtitles | لكن هذا الصغير أقنع بالغاً ليطلعه على ما يفعل. |
Ancak bu genç, kendisine göstermesi için bir yetişkini ikna etmiş. | Open Subtitles | لكن هذا الصغير أقنع بالغاً ليطلعه على ما يفعل. |
Hatta bazı kongre komitelerini deneme testine ikna etmiş. | Open Subtitles | حتى إنه أقنع بعض لجان الكونغرس لكي يعطيهم اختبار على سبيل التجربة |
Anlaşılan bir FBI ajanını kendine yardım etmesi için ikna etmiş. | Open Subtitles | يبدو أنّه أقنع عميلةً فيديرالية بمساعدته |
Florida'ya kadar gidip kendisini CEO yapması için Jo'yu ikna etmiş. | Open Subtitles | ذهب إلى فلوريدا و أقنع جو لجعله رئيس تنفيذي للشركة |
Charles Leydi Russell'ın istediği yeterli entellektüelliğe sahip değilmiş, ...bu nedenle onu reddetmesi için Anne'i ikna etmiş. | Open Subtitles | فتشارلز لم يكن مثقفاً بما فيه الكفاية لإرضاء الليدي راسل وبالتالي أقنعت آن برفضه |
Çünkü duygusal olarak o kadar problemli ki, kendini yürüyemediğine ikna etmiş | Open Subtitles | لأن لديها مشاكل عاطفية كثيرة لدرجة أنها أقنعت نفسها أنها لا تستطيع أن تمشي |
Mahkemeyi, nefsi müdafaa diye ikna etmiş. | Open Subtitles | أقنعت هيئة المحلفين أنه كان دفاع عن النفس |
Ama ikna etmiş onu biz gizlilik içinde, şu an için bu, işlemesi gerekir. | Open Subtitles | ولكن أقنعته انه يجب ان يتعامل مع هذا الامر بسرية فى الوقت الراهن |
Annesi ilaçlarını bırakmaya ikna etmiş. Biliyorum ama... | Open Subtitles | أقنعته والدته بالتخلي عن أدويته أعلم، ولكن |
Nasıl olduysa, McKay onu Jeanie'nin vücudundaki nanitleri kapatmaya yarayacak bir program yazmaya ikna etmiş. | Open Subtitles | بطريقة ما ، أقنعه مكاى بالمشاركة فى إعداد برنامج لإغلاق النانيت في جسد جينى |
Aora'sını okuyan biri kızın bir başkasıyla ilişkide olğuna ikna etmiş. | Open Subtitles | لأن قارئ الطالع أقنعه أنها كانت ترى رجل آخر |
Well, o zamana kadar, Bize karşı döndüğünüze onu ikna etmiş olacağım. | Open Subtitles | حسنًا، بحلول ذلك الوقت، سأكون قد أقنعتها بأنّك انقلبت عليها. |
William Cecil, Kraliçe'yi İrlanda'daki isyanı sadece Essex'in bastırabileceğine ikna etmiş. | Open Subtitles | ويليام سيسل اقنع الملكة ان اسيكس هو الوحيد الذي يستطيع ان ينقذ ايرلندا من الثورة |
Polisi yuvasını yıkmaya çalışan kötü adam olduğuma ikna etmiş. | Open Subtitles | أقنعهم أني دخيل يحاول تحطيم بيته السعيد |
Öğlen 10 dakikalık canlı yayına çıkmaya ikna etmiş. | Open Subtitles | انه يريد ان تقدم له مقابله حصرية لمدة عشر دقائق ظهر اليوم على الهواء |