ve ilacın vereceği aynı tepkiyi alırsınız, hatta bazen plasebo o etki için tasarlanan ilaçtan daha fazla etki gösterir. | Open Subtitles | وما يحصل هو أن البلاسيبو يـُنـْتـِـجُ نفسَ المفعولِ، إن لم يكن أكبر أحيانا من الدواء المفروض أنه صمم لذلك المفعول |
O kadar sulandırıyorsunuz ki artık ilaçtan hiç kalmıyor elinizde. Bakın, size anlattığım bir benzetme (metafor) filan değil. Gerçeği söylüyorum. | TED | تخفيف ذلك وصولا الى نقطة حيث لا شيء يبقى من الدواء. ايها الاصحاب، وهذه ليست مجرد استعارة ما أعطيكم الآن، هو الحقيقة. |
Attım bile. İlaçtan kaynaklansa bile bu fantezi anlamlı. | Open Subtitles | حتى و إن كان من تأثير الدواء فخيالك هذا له معنى |
Şaşırtıcı olan şu, başka bir şirket doğru bir klinik deneyi yaptı, hastaların yarısına placebo, diper yarısına da ilaçtan verdiler. | TED | الأمر الرائع أن شركة أخرى قامت بالتجربة العلمية على النحو الصحيح حيث اعطوا نصف المرضى العقار و النصف الآخر دواء وهمي |
Bana, bu yeni ilaçtan bahsettiğinde bende inanılmaz bir şekilde üzerine atladım. | Open Subtitles | عندما أخبرني عن هذا العقار الجديد المذهل تناولته و كان بالفعل مذهلاً |
Son bir haftada üç ilaçtan birden aşırı doz almış gibi olmuş. | Open Subtitles | وفي الأسبوع الأخير، كانت تحرّر في معدته كمّياتٍ هائلةً من العقاقير الثلاثة معاً |
İnsanların kuvvetini artıran o sihirli mucizevi ilaçtan bahsediyorum! | Open Subtitles | انا أتكلم عن الدواء المسحور الذي يجعل الناس يفقدون ادراكهم |
Ama haberlerde o şirketin aynı ilaçtan 16 milyon dolar kazandığını söylemediler. | Open Subtitles | ولكن الأنباء لم تخبركِ أن هذه الشركة ربحت 16 مليار دولار على الدواء نفسه |
Ama bizim için yaptıklarınızı takdir ediyoruz ve o ilaçtan biraz daha almak istiyoruz. | Open Subtitles | لكنّنا بالطبع نقدّر مالذي فعلتموه من أجلنا و نحن نأمل بأنّه يمكننا الحصول على المزيد من ذلك الدواء |
Sözde hayatını kurtaracak olan ilaçtan. | Open Subtitles | الدواء الذي كان من المفترض أن ينقذ حياتها |
Bu ilaçtan şarabın içine atılan iki damla baş ağrınızı hafifletecektir Majesteleri. | Open Subtitles | قطرتين من هذا الدواء في بعض النبيذ ينبغي أن تخفف من حدة الصداع, يا صاحب الجلالة. |
Peru'dan beri, ilaçtan beri seninle karşılaştığımdan beri, ben sadece... | Open Subtitles | منذ ماحدث فى بيرو، ومنذ ان آخذت الدواء منذ ان قابلتكِ، وانا فقط |
Öyle bir sistem içindeyiz ki orada her gün hatalar olur, orada verilen her 10 ilaçtan biri ya yanlış ilaçtır ya da dozu yanlıştır, orada hastane kaynaklı infeksiyonlar her geçen gün yıkım ve ölüme yol açarak artmaktadır. | TED | نعمل في نظام تحدث الاخطاء فيه كل يوم, في واحد من كل 10 ادوية اما الدواء اعطى بالخطأ من قبل المستشفى او خطأ في الجرعة, حيث تنتشر العدوى التي تصيب داخل المستشفيات باعداد كبيرة متزايدة, تؤدي الى الخسائر والموت. |
Kemoterapi tedavisi sona erdiğinde ilaçtan kötü biçimde zarar gören sağlıklı dokular iyileşmeye başlayıp her zamanki gibi yenilenirler. | TED | وعند انتهاء دورة العلاج الكيميائي، فإنّ الأنسجة السليمة التي تضررت بشكل كبير بسبب الدواء ستشفى، وتبدأ في التجدد على النحو المعتاد. |
Verdikleri bir ilaçtan söz etmiştin. | Open Subtitles | انت قلت شئ عن الدواء الذى يقدمونه اليك |
Böbreğe hazırlık için verdikleri yeni ilaçtan oldu. | Open Subtitles | إنه فقط الدواء الجديد الذي يهيئ الكلية |
10 altın karşılığında ruhu kurtaran tam bir tedavi sağlayan ve hepinizi ebediyete dek muzdarip olacağınız bu korkunç illetten kurtaracak büyülü hastalık yok edici mucize ilaçtan bir şişe alabilirsiniz. | Open Subtitles | عشرةقطعذهبيةفحسب، لشراء رشفة أسترداد روحكِ. الدواء الرائع ، الكامل الدواء السحري المُدمر للعلـّة. الـّذي سيخلصكم ، من الرعب و الآسى الـّذان أصابوكم دائماً. |
Eğer onları ilaçtan kurtaramazsak eninde sonunda zaten ölecekler. | Open Subtitles | إن لم نجد لهم طريقة ليوقفوا تعاطي العقار سيموتون على اي حال |
Muhtemelen buraya gelirken evsiz bir adam, benimle konuşmak istedi diye aldığım ilaçtan dolayı. | Open Subtitles | قد يكون بسب العقار الذي أخذته من الشخص المتشرد عندما حاول محادثتي وأنا قادمة |
Jones neye inanırsa inansın, bana hiç o ilaçtan verilmedi. | Open Subtitles | أياً يكن ما يعتقده (جونز)، فلم أتلقّ ذلك العقار أبداً. |
İnsan vücudundaki tek bir hücre bile ilaçtan yapılmamıştır. | Open Subtitles | و لا خليّة واحدة في جسدك تصنعها العقاقير. |
Enjekte ettiğim özel ilaçtan bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | متصله في اجسادهم بدون ذكر العقاقير التي اخذوها |