Öyle mi? Gezegeninizde hiç kimsenin bunun tümüyle gerçek olduğuna inanmayacağını söylemediniz mi zaten? | Open Subtitles | ألم تقولي أنه لا أحد على هذا الكوكب سيصدق فعلاً أن هذا حقيقي بكل حال ؟ |
Kimsenin adada berber dükkanı olacağına inanmayacağını düşündüm. | Open Subtitles | تراءى لي ألّا أحد سيصدق أن ثمّة محل حلاقة على الجزيرة. |
Onun, bana inanmayacağını bilmeliydim ama sen neden inanmıyorsun? | Open Subtitles | - لا أعني، كان يجب أن أتوقع أنها لن تصدقني لكن لماذا لا تصدقني أنت؟ |
Bana inanmayacağını biliyordum. -Elbette inanmam sana | Open Subtitles | كنت أعرف أنك لن تصدقني بالتأكيد لن اصدقك |
İnanmayacağını biliyordum, onun için, yazılı olarak vermesini söyledim. | Open Subtitles | عرفت بأنك لن تصدقيني لذا عدت إليه، وطلبت منه كتابة الملاحظة |
Senin değiştiğine kimsenin inanmayacağını söylediler. | Open Subtitles | كان هذا بعد ال"ديزرت فالي". قالوا أن لا أحد سيصدق أنكِ تغيرتِ. |
Onun, bana inanmayacağını bilmeliydim ama sen neden inanmıyorsun? | Open Subtitles | - لا أعني، كان يجب أن أتوقع أنها لن تصدقني لكن لماذا لا تصدقني أنت؟ |
Ama bana hayatta inanmayacağını bildiğimden sesimi çıkarmadım. | Open Subtitles | لكنِّي علمت بأنّك لن تصدقني أبدا لذا أبقيت فمي مغلقاً |
Bana inanmayacağını biliyorum ama bütün oyuncak bebeklerimi severim. | Open Subtitles | اعلم انك لن تصدقني لكنني احب جميع دمياتي |
Anne inanmayacağını biliyorum ama ilaçlarımı attım; çünkü ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أعرف أنكِ لن تصدقيني يا أمي ولكنني ألقيت الدواء لأنني لم أعد بحاجة إليه |
Bebeğim, bana inanmayacağını biliyorum ama pastırmalı dondurma, kahvalyemeği üzerine nefis cila olur. | Open Subtitles | عزيزتي, أعرف أنك لن تصدقيني أبدا لكن أيس كريم لحم الخنزير رائع بعد متعة الـ(فـشـاء) |