Politikacıları, insanların yaşamlarını gerçekten iyileştirmek konusunda sorumlu tutabildiğimizi düşünün. | TED | تخيلوا لو استطعنا إلزام السياسيين لتحسين حياة الناس. |
İnsanların yaşamlarını değiştirmek başka bir şey. | Open Subtitles | أنت تعلم أنك لا تريد فقط أن تغير طريقه حياة الناس |
Bence insanların yaşamlarını değiştirebilecek şey eğitim. | Open Subtitles | لقد كنت معلمة ، ..وأعتقد أن هذا هو الشيء الذي يصنع فارقا في حياة الناس |
Senden istediğim, bir kaç saatini bize ayırman ve bedelini öderiz insanların yaşamlarını değiştirebiliriz. | Open Subtitles | لعدة ساعات من وقتك وهذا سيغير من حياة الناس |
Büyük bir felaketti, milyarlarca dolar hasar vardı ve insanların yaşamlarını yeniden düzene sokmak için kim mücadele veriyordu sence? | Open Subtitles | كارثة مدمرة سببت خسائر ببلايين الدولارات و من بإعتقادك كان يعمل بالخفاء لإعادة حياة الناس المنكوبين للوضع الطبيعي |
insanların yaşamlarını iyileştiren birşey. | TED | كما أنه يساعد في تحسين حياة الناس |
Şimdiden insanların yaşamlarını iyileştiriyor. | TED | وقد بدأت تحسَن من حياة الناس فعليا. |
Ülkenin bu bölgesindeki gerçek yaşam kalitesiyle ilgili bu detaylı bilgiyle, Imazon ve devletten, işletmelerden ve sivil toplumdan diğer ortaklar, insanların yaşamlarını gerçekten iyileştirmeye yardımcı olacak bir kalkınma planı hazırlamak için birlikte çalışabilirler, aynı zamanda kıymetli bir küresel varlığı korumuş olurlar, yani Amazon yağmur ormanlarını. | TED | ومع هذه المعلومات التفصيلية حول النوعية الحقيقية للحياة في هذا الجزء من البلد، أمازون والشركاء الآخرين من الحكومة، والشركات، والمجتمع المدني بإمكانهم العمل معًا لبناء خطة تنمية من شأنها أن تساعد في تحسين حياة الناس حقًا، أثناء حماية المدخرات العالمية الثمينة التي هي غابات الأمازون المطيرة. |
o insanların yaşamlarını kurtarıyor. | Open Subtitles | يوفّر حياة الناس. |