Karakter gücü saf bir şekilde erdemle ve yalnızca iradeyle gelişen Alfa. | Open Subtitles | إنه يحدث لأصحاب الشخصيات القوية والنفوس الصافية المليئة بالفضائل وقوة الإرادة الشديدة |
Bu sadece siyasi iradeyle ilgili o kadar. | TED | الأمر مجرد مسألة بسيطة من الإرادة السياسية للقيام به. |
Demir gibi iradeyle baş etmek birazcık zordur, bu en iyi arkadaşlarından birinin ölümüne sebep olacak. | Open Subtitles | صغيرة بشدة للتنافس مع الإرادة الحديدية الواجبة لقتل أحد أعز أصدقائك |
Böyle bir iradeyle, şişenin dibini arada bir görmemeyi öğrenemez misin sence? | Open Subtitles | مع هذا النوع من الإرادة ألا تظن أنه يمكنك تعلم أن تضع الزجاجة بعض الأحيان |
Böyle bir iradeyle, şişenin dibini arada bir görmemeyi öğrenemez misin sence? | Open Subtitles | مع هذا النوع من الإرادة ألا تظن أنه يمكنك تعلم أن تضع الزجاجة بعض الأحيان |
Bu tamamen sorumluluk ve iradeyle ilgili. | Open Subtitles | الأمر كله عن المسؤولية الشخصية وعن قوة الإرادة |
Bence ülke iradeyle yönetilmeli, programlarla değil. | Open Subtitles | أعتقد يدير البلاد على قوة الإرادة وليس على البرامج. |
Yapısal olarak ayakta kalması imkansız bir ekonomik sistemi politik iradeyle ve otoriterlikle ayakta tutmaya çalıştığınızda ömrünü uzatabilirsiniz belki. Ama zamanı geldiğinde değişim ansızın ve felaket biçiminde meydana gelir. | TED | عندما تُحاول أن تُبقِ على قيد الحياة نظام إقتصادي لا يُمكن له أن يصمد من الناحية الهيكلية، خلال الإرادة السياسية والسلطة الإستبدادية قد تنجح في إطالة أمده، ولكن عندما يحدثُ التغيير فإنه يحدثُ بشكل مفاجىء وكارثي جدًا. |
Güç, özgür iradeyle eş değildir Rachel. | Open Subtitles | النفوذ لا يعني الإرادة الحرة، (ريتشل) |
- İradeyle sanırım. | Open Subtitles | -بقوة الإرادة حسبما أحزر . |