Röntgen yoktu. Herkes ayağının kırıldığını kabullenmişti. | Open Subtitles | لم يكن هنالك صور إشعاعية الجميع قبل حقيقة أن قدمك مكسورة |
Tanrının biblolarının kırıldığını ve bu yüzden uğursuzluk olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | ..يقول بأنه يوجد تماثيل مكسورة في تلك الأرض لذلك أصبحت مشؤومة |
Eğer kamp doktoru kolunun kırıldığını doğrularsa Amerikalıyı alabilirsiniz. | Open Subtitles | لو ان طبيب المعسكر اكد ان ذلك الذراع مكسور سوف نعطيك الامريكى |
Anne, benim için üzüldüğünü biliyorum. Kalbimin kırıldığını düşünüyorsun. | Open Subtitles | أعلم يا أمى أنك حزينة لأجلى و تظنى أن قلبى محطم |
Bir şeyin kırıldığını duyduğumu sandım, bu yüzden ben... | Open Subtitles | - إعتقدت أني سمعت شيئاً يتحطم لذا .. -لقد كان هكذا عندما دخلت |
Bu yüzden flütü parçalara ayırmış. Küçük çoban ertesi gün dağa indiğinde flütünün kırıldığını görmüş. İğrenç! | Open Subtitles | وعاد الراعي في الصباح التالي للجبال وشاهد المزمار محطماً ربما قال ذلك لكن |
Konuşmaya çalıştım ve altı tane dişimin kırıldığını gördüm. | Open Subtitles | حاولت طلب النجدة فوجدت أن ستة من أسنانى قد كُسرت بدورها |
Tabii, çünkü tam öğlen saati hiç kimse fen laboratuvarının camının kırıldığını duymaz. | Open Subtitles | أجل، لأنّ لا أحد سيسمع صوت تحطّم الزجاج في مختبر العلوم بعد الظهر |
Kemiğinin kırıldığını duyduğuma yemin edebilirim. Duydun mu? | Open Subtitles | يمكن أقسم أني سمعت عظام تنكسر من مكان جلوسي |
Adamların kara bir şeyin gezindiğini duymuş. Kapıdaki kilitlerin kırıldığını görünce, elleri silahlı içeri girmişler... | Open Subtitles | تلقى رجالي اتصالا عن رجال سود ورأوا القفل مكسورا |
Adli tabip boğazındaki hiyoid kemiğinin kırıldığını fark etmiş. | Open Subtitles | الفاحص الطبي قال أنه وجد دليلاً عن عظمة مكسورة في حلقها |
Daha önce akslarının kırıldığını sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن أن المحاور كانت مكسورة. |
Kemiklerinin kırıldığını ve kızın onları iyileştirdiğini gördün mü? | Open Subtitles | لا، لكن... هل رأيت عظام مكسورة ثم رأيتها تداويهم؟ |
Zavallı şey hayvan hastanesinde. Bacağının kırıldığını düşünüyorlar. | Open Subtitles | المسكينة في المشفى يعتقدون أن ساقها مكسور |
Belki sana kalbimin kırıldığını söylesem daha kolay olurdu ama kırılmadı. | Open Subtitles | ربما كان من الأيسر لو أنني أخبرتك أنني مكسور الفؤاد، لكنني لست كذلك |
Herkes ayağının kırıldığını kabullenmişti. | Open Subtitles | الجميع تقبلوا الحقيقة بأن قدمك مكسور |
Kalbinin kırıldığını da biliyorum. | Open Subtitles | {\cH031309\3cH457A17} أعرف أن قلبك محطم أيضًا |
Kalbinin kırıldığını görmeye dayanamazdım. | Open Subtitles | أنا فقط ... لم استطع التحمل أن أراك محطم القلب |
Sonra araba camının kırıldığını gördüm. | Open Subtitles | ثم رأيت نافذة تلك السيارة يتحطم |
Ailen öldüğü zaman kalbinin ne kadar kırıldığını anlattılar. | Open Subtitles | لقد أخبروني كيف كان قلبك محطماً عند وفاة والديك |
İlk başta çocuk meleklerden birinin kırıldığını düşünmüştük. | Open Subtitles | في البداية، إعتقدت أنها قد تكون كُسرت من قبل أحد الملاك |
O düşmeden önce camın kırıldığını gördüm. | Open Subtitles | رأيتُ تحطّم الزجاج قبل أن يصاب بها. |
Duyduğum kadarıyla, son seferde, tüm malzemelerinin kırıldığını söylüyorlardı ve bu tür şeyler. | Open Subtitles | كانوا يقولون أن جميع أدواتهم تنكسر وهذا النوع من الأعمال |
Lisa'ya kendi paramla zararı ödedim ama bileğimin ezildiğini, kırıldığını sandım... | Open Subtitles | ،لقد دفعت لليزا لأجل السيارة من نقودي -والذي كنت اعتقد انه كان رضة في معصمي ،كان شيئا مكسورا |
Ben seni aradım, kilidin kırıldığını gördün, içeri girebileyim diye, kapıyı kırdın, o kadar. | Open Subtitles | أنت رأيت قفلي المكسور كسرت الباب لتجعلني أدخل هذا كل شىء |
- O vteriner, ama iyidir. Ayrıca köprücük kemiğinin de kırıldığını söyle. | Open Subtitles | واخبره ان عظمة الترقوه مكسوره |
Ama dışarıda bulunan parçalar camın dışarıdan kırıldığını doğrular şekilde dağılmamıştı. | Open Subtitles | الزجاج الذى بالخارج لا يتفق مع كسر النافذة بالقوة من الخارج |
Bugün savaşmadığımız için düşman cesaretimizin kırıldığını düşünebilir. | Open Subtitles | لربما يظنوا أنه قد أصابنا الإحباط لأننا لم نقاتل اليوم |