Elime bir kağıt parçası alıyorum. Aklımdaki hikayeyi görselleştiriyorum. bazen eskiz yapıyorum. Bazen de buna gerek kalmıyor. | TED | ألتقط ورقة وأتخيل قصتي أحيانا أرسمها أو لا أفعل |
Yapması gereken şey bir kağıt parçası alıp, şaryoya geçirip, epostasını ya da emrini yazıp, kağıdı çıkarmaktı. | TED | وبالتالي ما كان مطلوب منه القيام به هو أخذ ورقة ولفها في الحامل، طبع رسالته أو أمره ثم سحب الورقة. |
Tabi bu kağıt parçası 100 dolarlık bir banknot olmadığı takdirde. | TED | إلا في حال كانت قطعة الورق تلك ورقة نقدية من فئة المئة دولار طبعًا. |
Hatırlarsanız o ahşap borunun içinden bir kağıt parçası çıkarmıştım. | Open Subtitles | أنت تذكر أني أخرجت من الإنبوب قطعة ورق صغيرة ؟ |
Ve küçük bir kağıt parçası hiçbirşey ifade etmez. | Open Subtitles | و قصاصة الورق تلك لا تعني شيئاً أنت معجب بها |
Scott'ı çağırın! Eğer ona bir şey gösterdiyse, ona lanet olası bir kağıt parçası bile gösterdiyse.. | Open Subtitles | إذا جعلها ترى أيّ شيء لو آراها قصاصة ورق واحدة |
Bir kâğıt parçası okurkenki görüntün var. | Open Subtitles | الضرر مازال جاري وهناك فيديو لك وقراءة قطعة من الورق |
Arkadaşlar, bir kağıt parçası alıp en utanç verici anınızı yazmanızı istiyorum. | Open Subtitles | اريدكم ان تاخذوا قطعه من الورق وتكتبون عليها اكثر ذكرى محرجه لكم |
Cebinden yıpranmış bir kağıt parçası çıkardı ve kısık sesle okumaya başladı. İki küçük çocuğuna bir mesaj yazmıştı. | TED | أخذ ورقة متهالكة من جيبه وبدأ بهدوء قراءة الكلمات التي كتبها كرسالة لطفليه الاثنين. |
Amerikan kadınına kağıt parçası gönderemem, ihanet edemem ona. | Open Subtitles | إذا أرسلت ورقة للمرأة الأمريكية حينها سأخذلها |
Giderken, beyaz bir kağıt parçası taşıdığını gördün mü? Tabii. | Open Subtitles | عندما رحل ملهاوس، هل لاحظت أنه يحمل ورقة معه؟ |
- Paltonu ütülüyordum ondan bir kağıt parçası düştü. Ne yiyeceğin yazıyordu... | Open Subtitles | وسقطت منه ورقة مكتوب عليها ما يجب أن تأكله |
Sizi bu yerden dışarı atsam... - Beni bir kağıt parçası değil, hiç kimse durduramaz... | Open Subtitles | ولا قطعة ورقة يمكنها ايقافي لكنني لن افعل ذلك |
Yanında da bir kağıt parçası vardı. | Open Subtitles | و بجانبه كانت توجد ورقة مطوية. كانت خريطة قد رسمها توم. |
Bir düşünün, efendim, 10,000 $'ın etrafında sarılı tam buna benzer bir kağıt parçası bulunuyordu. | Open Subtitles | بالتفكير بالأمر كان هناك قطعة ورق كهذه ملفوفة حول الـ 10 آلاف |
Hastanenin çatısında bir kağıt parçası gibi süzülüyordum. | Open Subtitles | لقد كنت مثل قطعة ورق قذرة ملقاة هناك فى المستشفى |
Tek istediğim, üzerinde oraya gidebileceğim yazan mühürlü bir kağıt parçası | Open Subtitles | كل ما أريده منك هو قطعة ورق مختومة تقول أنه مصرح لي بالذهاب |
Bir şeye bağımlıysa ve deli gibi istiyorsa bir kağıt parçası uzak durmasını sağlamayacaktır. | Open Subtitles | عندما تكون مدمناً لشيءٍ ما و تريده بشدّة لن تجعلك قصاصة الورق تبتعد عنه |
Bu hırsızın ev sahibi tarafından polise verilen, çöpte bulunmuş bir kağıt parçası. | Open Subtitles | هناك قصاصة ورق من سلة مهملات اللصوص أعطاها المؤجر للشرطة |
Üç hafta sonra işine son verileceğini söyleyen bir kâğıt parçası tutuştururlar eline. | Open Subtitles | أنها تعطيك قطعة من الورق أقول لك الثلاث المقبلة وسوف تكون الأسابيع الأخيرة في حياتك. |
Çerçeveletip duvara asacağın bir kağıt parçası mı? | Open Subtitles | قطعه من الورق تضعها في إطار وتعلقها على الحائ؟ |
Bir kağıt parçası sadece. Her yerden edinmiş olabilirsiniz. | Open Subtitles | إنها قصاصة ورقية, يمكنك إلتقاطها من أي مكان |
Elinizde bir kağıt parçası, "Çekil, çekil" diye bağırıyorsunuz. | Open Subtitles | تقف هناك تلوح بقطعة ورق باكيا تنازل ، تنازل |
Durant, Bohannon'ı demiryolundan kovdu ama bu kâğıt parçası... - ... Bohannon olsa da olmasa da hâlâ bir işim olduğunu anlamına geliyor. | Open Subtitles | ديورانت"، فصل "بوهانون" من منصبه في السكك الحديدية" ولكن هذه الورقه تدل على أنه يمكنني الإحتفاظ بوظيفتي. |
Pantolonun cebinde Arap alfabesiyle yazılmış bir kağıt parçası buldum. | Open Subtitles | لقد عثرت على ورقه عليها أحرف عربيه فى جيب بنطاله |
Seni küçük, gri bir kâğıt parçası gibi hayal ettim. | Open Subtitles | تخيلتك تبدو كورقة رمادية صغيرة |