"kalmamıştı" - Traduction Turc en Arabe

• يتبقى
• يتبق
• نفذ
• نفذت
• يبق
• يكن لدي
• لم يبقى
• لا يبقى
• تتبقى
• يكن لديه
• يتبقَّ
• ولم يكن هناك
• ولم يبقى
• يكن لديّ
• لم يعد

Hemşire beni muayene ettiği zaman bulabileceği bir şey kalmamıştı.
في الوقت الذي فحصَتني فيه المُمرضَة لم يتبقى دليل لتجدَه

Irak'tan ayrıldık çünkü Irak'ta hiçbir şeyimizi kalmamıştı. Irak ölüyor.
لقد تركنا العراق لأنه لم يتبقى لنا شيئاً في العراق..

Binayı yaklaşık 18.000$'a aldıktan sonra başka param kalmamıştı.
فور شرائي البناية بحوالي 18,000 دولار، لم يتبق لدي مال.

Hapishanenin izni kalmamıştı o gün.
نعم ، سجن المقاطعة نفذ منه كل تصاريح الدخول للقاعة الرئيسية في ذلك اليوم

Kaybolmuştum, yorgundum ve seçeneğim kalmamıştı.
كنت تائهاً، ومتعباً، وقد نفذت لدي الخيارات.

Devam et. Beş veya altı vuruş daha devam ettim, ve sonrasında vücudumda o güç kalmamıştı, ve gölün dibini boyladım.
واصلت لخمس أو ست ضربات أخريات ثم لم يبق شئ في جسمي ذهبت لأسفل البحيرة

Deden onunla işini bitirince geriye pek bir şeyi kalmamıştı.
حسناً , لم يتبقى منه الكثير عندما قضى عليه جدك

İtfaiye araçları geldiği zaman.. ...küllerden başka bir şey kalmamıştı.
بحلول ظهور سيارة الأطفاء، لم يتبقى أيّ شيء سوى الرماد.

Romalılar herşeyi almış. Orada bize birşey kalmamıştı.
الرومان أخذوا كل شىء لم يتبقى لنا شى هناك

Sokaklardan geriye hiçbir şey kalmamıştı, diyor.
في شوارع الحي ان أمكنك تسميتها شوارع مجازا لم يتبقى شيء من الشارع

Arabanın patladığını gördüm. Bir şey kalmamıştı! Hey.
لقد شاهدت السياره تنفجر و لم يتبقى منها شىء

Ana enkazda pek yapabilecekleri bir şey yoktu. Orası bayağı -- yapılabilecek bir şey kalmamıştı.
إلا أننا لم نستطع عمل الكثير في كومة الحطام، لم يتبق الكثير لنعمله.

Alevler yükseldiği sırada, kapsamlı bir araştırma yapacak kadar zaman kalmamıştı.
بعد إطفاء النيران لم يتبق إلا القليل لجمع المعلومات عنه

Ellerinde extra-large kalmamıştı, Sayın Yargıç.
لقد نفذ منهم الحجم الكبير، ياحضر القاضي.

D'Haran'lar çevremizi sarmıştı. Suyumuz ve yiyeceğimiz kalmamıştı.
الدهاريونحاصروانا، نفذ مننا الطعام و الشراب.

Bu insanların seçenekleri kalmamıştı ve kendilerine uygulanan tüm geleneksel yöntemler itibarıyla modern zaman Lazarus vakaları gibiydiler.
هؤلاء هُم الأشخاص اللذين نفذت منهم الفرص، وبكل الطرق التقليدية التي حصلوا عليها، كانوا مثل حالات لازاروس الحديثة.

O geceden sonra olanlara dair pek de bir şey kalmamıştı bende.
لم يبق لدي الكثير من القوة بعد تلك الليلة

İdamdan sonra kimsem kalmamıştı.
بعد الجريمة لم يكن لدي شيء لقد أنقذني ذلك الشرطي.

Ama tamamen buna inandım, çünkü artık iyileşmeme zerre umudum kalmamıştı.
ولكنني آمنت في صميمي لأنه لم يبقى أملٌ لديّ أنني سأعود طبيعياً مجدداً.

Bütün Marslılar yok olduğundan istilacıların beslenecekleri bir şey kalmamıştı.
مع كل المريخ ذهب، كان الغزاة لا يبقى شيء لإطعام عليه،

Phobe gelince ona vereceğim bir şey kalmamıştı.
لذا عندما جائت فيبي لم تتبقى قوة من أجلها

Bir kaç dakika sonra, artık merak edecek bir şeyi kalmamıştı.
بعد عدة دقائق ، لم يكن لديه ما يقلق بشأنه

Öteki adamsa... Ondan geriye, üzerinde işe yarar bir şey bulacak kadar bir şey kalmamıştı.
بينما لمْ يتبقَّ الكثير مِن الشخص الآخر للبحث عن شيءٍ مفيد

Ama ikinci teğmen zaten sınırı aşmıştı. Yükü çeken 3 kızılderili ile, ne kanun, ne de umursanacak birşey kalmamıştı.
ثلاث هنود يحملون المتاعب ولم يكن هناك قوانين أو أي شئ يقلقون حياله

Geriye çimen kokusu ve gri gökyüzünden başka birşey kalmamıştı.
ولم يبقى اي شي , لكن العشب و السماء الرمادية

Elimde bir avuç tohumdan başka bir şeyim kalmamıştı!
ولمْ يكن لديّ ما أرعاه سوى حفنة مِن البذور

Ve,aslında hiç bir şey farketmedi çünkü artık herhangi bir hastam kalmamıştı.
و فى الحقيقة، لم يشكل هذا أى فارق لأنه لم يعد لدى أى مرضى بعد ذلك.