Bunu düşündüğüne inanamıyorum. Bu kanıtlanması gerek bir şey. | Open Subtitles | أعتقد أنك فكرت فى هذا هذا ما يجب إثباته بالنسبه للنظريه |
Yargıç buna kesinlikle izin vermez. Bunula birlikte delilik kanıtlanması en zor şey. | Open Subtitles | فالقاضية لن تسمح بهذا أبداً , الجنون هو أصعب شىء يمكن إثباته |
Ama bunun kanıtlanması gerek. | Open Subtitles | لكن الآن نريد إثباته |
Yoganın en meşhur yararı kanıtlanması en zor olanı olabilir: psikolojik etkileri. | TED | قد تكون الفائدة الأكثر شهرة لليوجا هي الأكثر صعوبة في إثباتها: آثارها النفسية. |
Teorinizin yanlışlığı sadece sağlam temelli olmamasında değil, aynı zamanda kanıtlanması imkansız, değil mi? | Open Subtitles | مشكلة نظريتك ليس أنها هشة لكن استحالة إثباتها |
Çünkü inandığınız din, kanıtlanması mümkün olmayan bir teori üstüne kurulu ama "tesadüf diye bir şey yoktur" gibi kesin yorumlar atfediyorsun. | Open Subtitles | الدين يعتمد عملياً على نظرية من الصعب إثباتها ورغم ذلك تؤمنين به مُطلقاً مثل |
Sanırım daha kanıtlanması gereken çok şey var. | Open Subtitles | أعتقد أنه لايزال هناك الكثير لإثباته. |
Uzayzamanın Dünya tarafından büküldüğü gerçeğiyle her gün yüzyüze olsak da kanıtlanması imkansızmış gibi gelebilir. | Open Subtitles | يبدو من المُحال إثباته, على الرّغم من حقيقة تشويه الأرض لـ"الزمكان" هو شيء على العديد منّا تأكيده كلّ يوم, سواء عرفنا ذلك أم لا. |
Godel matematiğin herhangi bir mantıksal sisteminde, sayılar hakkında doğru olan ama kanıtlanması imkansız ifadeler olduğunu buldu. | Open Subtitles | برهن (غوديل) أنه في أي نظام رياضي منطقي سيتوافر تعبيرات بخصوص الأعداد وتكون صائبة، لكن لا يُمكنك إثباتها. |
- kanıtlanması zordur. | Open Subtitles | من الصعب إثباتها |
Elbette kanıtlanması daha uzun sürerdi. | Open Subtitles | بالطبع سيستغرق ذلك وقتاً أطول لإثباته |