Ve çok geçmeden, vücutlarımız tepeden tırnağa korkmuş penguenlerin sebep olduğu bu yaralarla kaplanmıştı. | TED | وفي إحدى الفترات كانت أجسادنا مغطاة بالكامل بجروح غائرة كهذه بسبب البطاريق الخائفة |
Bağdat simsiyah petrol dumanlarıyla kaplanmıştı. | TED | كانت بغداد مغطاة بالدخان الأسود والنفط. |
Altın zincirler, bilezikler ve madeni pullarla tamamen kaplanmıştı ve yüzü bir maske gibiydi. | Open Subtitles | كانت كلها مغطاة بالسلاسل الذهبية, والأساور المتلألئة ووجهها مثل القناع |
Genellikle kırmızı ya da sarımsı olurlar ama senin gördüğün buzla kaplanmıştı. | Open Subtitles | إنهُ بالحقيقة أحمر أو صحراوي اللون لكن الذي رأيتهُ كان مُغطى بالثلج |
Ve yüzün onun kanıyla kaplanmıştı, değil mi? | Open Subtitles | وكنت مُغطى بدمائها، صحيح؟ |
Zeminin altında göremediğiniz yer kanla kaplanmıştı. | Open Subtitles | 'الدور الذي لا يمكن أن نرى تحت الكلمة كانت مغطاة بالدماء. |
- Takım arkadaşıydık. Evet, çıktığımızda vücudumuz iki santim kalınlığında sülükle kaplanmıştı. | Open Subtitles | وقد خرجنا وأجسادنا كلها مغطاة بالكثير من العلقات |
Üç gün boyunca orada kaldım. Dirseklerim kanıyla kaplanmıştı. | Open Subtitles | بقيت هناك ثلاثة أيام، ويداي مغطاة بدمائه. |
Ölüler kireçle kaplanmıştı. | Open Subtitles | جُثَثُ الموتى كانت مغطاة بالجير الحي |
Duvarlar ve kapılar 2 metreye kadar kanla kaplanmıştı. | Open Subtitles | الابواب والحوائط كانت مغطاة بالدماء |
Her tarafım o şeyle kaplanmıştı. | Open Subtitles | كنت مغطاة فعل كل هذا |
Atım sümüğünle kaplanmıştı. | Open Subtitles | فرسي كان مُغطى بمخاطك. |