karabiber "değirmeni" almak için bir uygulama arıyordum ve bunu buldum. | Open Subtitles | زوجتي سجلتني به كنت أبحث عن تطبيق لمطاحن الفلفل ووجدت هذا |
Ötekilerden farklı olan, görece küçük bu mazılar, karabiber tanesi kadardır. | Open Subtitles | هذا العفص تحديداً دقيق جداً بحجم حبّات الفلفل. |
"büyük bir tavaya, maydonoz, havuç, kereviz ve karabiber ekleyin." | Open Subtitles | حسناً,في قدر كبير,ضعي بقدونس وجزر,وكرفس الفلفل الأسود |
Garson, salatasına karabiber ister mi diye sorduğunda da böyle diyor. | Open Subtitles | يقول ذلك عندما تعرض النادلة عليه بأن تضع له فلفل على سلطته |
karabiber değirmeninden nefret ederim yenisini alın. | Open Subtitles | ؟ أنا أكره هذا النوع من مطحنة الفلفل أحضروا مطحنة فلفل جديدة |
Şimdi eve gidip bana... kırmızı biber, karabiber, kimyon falan getir. Bol bol. | Open Subtitles | مسحوق شطة وفلفل وكارى وأشياء من هذا القبيل الكثير منها , اتفقنا ؟ |
Bu karabiber kabına baktığımda, ondan içsel bir modelim vardır. | Open Subtitles | أتعلم أنني عندما أنظر إلى زجاجة الفلفل هذه |
Hayır, bir sıra karabiber çek bakalım olacak mı. | Open Subtitles | لا , ضع خط من ذلك الفلفل ونرى إذا يمكنك أن تغطه. |
Kadınlar hayatın büyük gizemidir, buna ilaveten Çin restoranında niye tuz ve karabiber verdikleri de. | Open Subtitles | النساء هن لغز الحياة الكبير بجانب اعطائك الملح و الفلفل في المطاعم الصينية |
karabiber bitti. Alışveriş listesine yazdım. | Open Subtitles | لقد نفذ منا الفلفل الأسود، تذكر أن تضعه بالقائمة. |
Aynen babamın yaptığı gibi dudaklarını yakacak kadar karabiber var. | Open Subtitles | وضعت الكثير من الفلفل الحار بها لدرجة تجعلك تنفث النار من بين شفتيك كما إعتاد والدنا إعدادها |
Burası başta karabiber olmak üzere baharatlarıyla ünlüdür. | Open Subtitles | مكان مشهور بتوابله ، خصوصا الفلفل الأسود |
Aşçıya marulu ızgara koymasını, az parmesan, limon suyu ve karabiber eklemesini söyle. | Open Subtitles | فقط قولي للطباخ أن يقوم بشواء الخس و يضع القليل من الصلصة و عصير الليمون و الفلفل الأسود المسحوق |
Her şey aniden gelişti, yani, yuva konusu tamam güzel de, karabiber meselesi kesinlikle imkansız! | Open Subtitles | حسناً, لقد فاجئتني أعني, قضية العش لابأس بها، لكن مسألة الفلفل غير مقبولة! |
Sadece biraz biraz karabiber rica edecektim. | Open Subtitles | .... أود الحصول على بعض أود الحصول على بعض الفلفل الأسود، من فضلك |
10 parça biftek, bir parça domuz yapışması için... üç soğan, karabiber ve tuzla marine edilir... ve 24 saat bekletilir. | Open Subtitles | عشرة أجزاء لحم بقر، جزء من لحم الخنزير من أجل النكهة ثلاثة قطع بصل ممزوجة بالملح فلفل أسود، دعها ترتاح لمدة 24 ساعة |
Büyü de pul biber varmış, karabiber değil. | Open Subtitles | التعويذة تقول فلفل أحمر وليس أسود |
Lokantadaki karabiber değirmeni ile ilgili görüşünü alabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني الحصول على رأيك في... مطحنة فلفل بالمطعم؟ |
Kapari, cin biber ve bir tutam karabiber. | Open Subtitles | قبّار، فلفل حار، وحفنة من الفلفل الأسود! |
karabiber var mı? | Open Subtitles | ألا يوجد فلفل ؟ |
Doğranmış sosisler, yumurta, biraz soğan ekmek, tereyağı, tuz ve karabiber, domates sosu. | Open Subtitles | \u200fنقانق مقطعة وبيض مسلوق والقليل من البصل... \u200fخبز وزبد وملح وفلفل وصلصة طماطم. |