Şehrin yan yana dizilmiş, sıkıcı mağazalarının altında keşfedilmeyi bekleyen 12.000 yıllık bir geçmiş olduğuna inanamıyordum. | TED | لقد ذُهلت لما هو موجود تحت المجمعات التجارية المعزولة في المدينة. فهناك 12,000 سنة من التاريخ تنتظر أن يتم اكتشافها. |
Evrenin bir yerinde diğer dünyalar keşfedilmeyi bekliyor. | Open Subtitles | وبأن هناك في مكان ما في الكون كواكب شبيهة بالأرض في انتظار أن يتم اكتشافها |
Yarın olabilir, ya da uzaylılardan bir mesaj zaten burada olabilir, keşfedilmeyi bekliyordur. | Open Subtitles | أو رسالة من الكائنات الفضائية يمكن أن تكون بالفعل هنا, تنتظر من يكتشفها. |
Onlar gelecek nesiller tarafından yeniden keşfedilmeyi beklerken İnsanoğlunun neler yapabileceğine dair küçük bir hatırlatma. | Open Subtitles | مُنتظراً أن يُكتشف مرة ثانية بالأجيال القادمة رسالة تذكير لما يقدر على فعله البشر |
keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca gezegen daha var. | Open Subtitles | أنا متأكدة بأن هناك المزيد من العوالم لإستكشافها |
Diğer tarafta keşfedilmeyi bekleyen tonlarca belge bulunuyor. | Open Subtitles | وفي الجانب المقابل تجدين الكثير من الوثائق التي تم إكتشافها |
Hayvan krallığının çoğunu bildiğimizi zannediyoruz, ancak keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca küçük tür bulunuyor olabilir. | TED | نحن نظن أننا نعرف أغلب أصناف الحيوانات، ولكن قد يكون هنالك الملايين من الأصناف الصغيرة التي لم نكتشفها بعد. |
Ama evrenin büyük bir kısmı keşfedilmeyi bekliyor ve kazanılacak çok şey var. | TED | لكن هناك الكثير ينتظرنا في الكون ليتم اكتشافه. الفرص أمامنا كبيرة. |
Gizemli nesneler olan karadelikler hakkında keşfedilmeyi bekleyen daha çok şey var. | Open Subtitles | لا يزال هناك أمور كثيرة يجب اكتشافها عن الأشياء الغامضة المسمّاة بالثقوب السوداء |
Hâlâ gezegenimizde keşfedilmeyi bekleyen arkeolojik zenginlikler var. Mücevherler, insanlık tarihine ışık tutacak. | Open Subtitles | مازال هناك آثار مخبأة بأكثر الأماكن إنعزالاً على الكوكب, مجوهرات تنتظر أن يتم اكتشافها |
Yine de, şaşırtıcı derecede dışarıda sayısız miktarda dünya benzeri gezegen keşfedilmeyi bekliyor olabilir. | Open Subtitles | لكن من المدهش ربما هناك كواكب عديدة تشبه الأرض، تنتظر اكتشافها |
Size bugün hikâyemi anlatırken, gizli güçlerin en mütevazı yerlerde bulunabileceğini aktarmak istiyorum ve hepimiz sadece keşfedilmeyi bekleyen yeteneklere sahibiz. | TED | بما أنني أشارككم قصتي اليوم، أود أن أبلغكم أنه يمكن العثور على القوة الخفية في أكثر الأماكن تواضعا، ونملك جميعا مهارات تنظر أن يتم اكتشافها. |
50 milyar dünya sadece keşfedilmeyi bekliyor. | Open Subtitles | خمسون بليون عالم تنتظر اكتشافها |
keşfedilmeyi bekleyen yenibirsınır. | Open Subtitles | جبهة جديدة فقط في انتظار من يكتشفها |
Genç kızken, bir Hollywood yıldız avcısı tarafından keşfedilmeyi umardı. | Open Subtitles | و هي مراهقة، تمنت أن يكتشفها (أحد رواد (هوليوود |
Bu orman yeni bir yunus türünü saklayabiliyorsa kim bilir içerisinde keşfedilmeyi bekleyen başka neler vardır? | Open Subtitles | ولو كان بوسع هذه الغابه اخفاء فصائل أخرى من الدلافين ماذا أيضاً سيكون بانتظار ان يُكتشف |
Ve belki de keşfedilmeyi bekleyen çok daha fazlası olduğunu... | Open Subtitles | و ربما هناك المزيد في انتظار أن يُكتشف. |
keşfedilmeyi bekleyen yeni bir kıta yok. | Open Subtitles | لمْ تعد هناك قارات جديدة لإستكشافها. |
Bazı şeyler içimde keşfedilmeyi bekliyor. | Open Subtitles | بعض الاشياء موجودة لإستكشافها |
Newton, yalnızca küçük bir antik filozof azınlığı tarafından bilinen simya adlı gizli bir bilginin yeniden keşfedilmeyi beklediğine inanıyordu. | Open Subtitles | أمن نيوتن أن معرفة سرية, عرفت بإسم الخيمياء كانت مقتصرة على جماعات صغيرة من الفلاسفة القدماء, تنتظر ليعاد إكتشافها |
Orada daha keşfedilmeyi bekleyen nelerin olduğunu kim bilebilir? | Open Subtitles | من يدري, ما هي الأشياء التي مازالت هناك تنتظر أن نكتشفها ؟ |
Dışarda, keşfedilmeyi bekleyen başka sırlar da olmalı. | Open Subtitles | .من المؤكد وجود أسرار اخرى ما زالت تنتظر أن نكتشفها |
(Kahkaha) Ve bu kitap bir nevi 100 senedir, robotik için yeniden keşfedilmeyi bekliyordu. | TED | (ضحك) كان هذا الكتاب عبارة عن انتظار لمدة 100 عام ليتم اكتشافه من اجل الروبوتيه |