Bunlar sadece daha geniş bir kelime dağarcığı olan yaşamın anlatabileceği hikâyelerden birkaçı. | TED | هذه بعض أنواع القصص فحسب التي سنراها في الحياة التي تحوي مفردات أكثر. |
Böylece İngiltere Kralı Büyük Alfred hip hop kralı Jay-Z'nin kullandığından oldukça farklı bir kelime dağarcığı ve dilbilgisi kullanacaktır. | TED | فإنّ ملك إنجلترا، ألفريد العظيم، سيستخدم مفردات و قواعد مختلفة تماماً عمّا يستخدمه ملك الهيب هوب، جاي زي. |
Hepsinden önemlisi de cevaplarını anlamak için aramızda yeterince kelime dağarcığı olması gerek. | Open Subtitles | والاهم من ذلك، أن علينا اكتساب مفردات كافية منهم حتى نفهم جوابهم الذي سنتلقاه |
kelime dağarcığı, ayrıca... bir takas yaparız. | Open Subtitles | المُفردات بالإضافَة، ستكونُ مُبادلَة |
Onların daha önce; kaçamak, yolculuk ve çağdaşlık hakkında bir kelime dağarcığı geliştirmemiş olmaları bana bir kriz gibi gelmişti, bu römorkte, bu dış kaplamaya uygun bir durumdu. | TED | وقد بدا ذلك لي كأزمة بأنهم لم يتمكنوا أبدا من تكوين مفردات عن الهرب، وعن السفر، والحداثة في هذه المقطورة، والمتوافقة مع الهيكل |
Annenin harika bir kelime dağarcığı var. | Open Subtitles | أمك لديها مفردات رائعة |
Gördüğün gibi Çavuş Scott'un kelime dağarcığı çok zayıf. | Open Subtitles | لديه مفردات محدودة جداً. |