Annenle bir kerecik bile olsa araba için konuşma fırsatı bulamadın, değil mi? | Open Subtitles | أظن لم تكن لديك فرصة للتحدث مع أمّك حول موضوع السيارة، أليس كذلك؟ |
Bir keresinde onunla konuşma fırsatı yakalamıştım ama nahoş bir şey olmuştu. | Open Subtitles | كانت لدينا فرصة للتحدث مع واحدة لكن شيئاً غريباً حدث |
Şu avukatlardan kurtulup bir konuşma fırsatı bulduk. | Open Subtitles | مع كل هؤلاء المحامين لم نحظى بأي فرصة للتحدث |
Her iki taraf dinlenmişti her iki tarafın konuşma fırsatı olmuştu. | Open Subtitles | كلا الجانبين كان لديه الفرصة للتحدث. وبعد أسبوع واحد |
Polislerle kısa süre önce konuşma fırsatı buldum. | Open Subtitles | أتيحت لي الفرصة للتحدث مع احد رجال الشرطه في وقت سابق |
konuşma fırsatı bulduğumuza sevindim. | Open Subtitles | أنا سعيد كان لدينا هذه الفرصة للحديث. |
Bu bize bazı şeyler hakkında konuşma fırsatı verecek... | Open Subtitles | أنه رائع أتعلم.. سيمنحنا ذلك الفرصه للتحدث عن |
Her şey düzeldiğinden beri tedavinle ilgili bir türlü konuşma fırsatı bulamadık. | Open Subtitles | بكل ما يجري لم نرى أن هناك فرصة للتحدث بشأن علاجك |
Ve bu durumun gerçekliğinden ötürü size maaşların kesintisinden ve kontratların iptalinden önce derneğinizle konuşma fırsatı vermek istedim. | Open Subtitles | وبسبب حقيقة الوضع سوف أعطيك فرصة للتحدث عن النقابات قبل أن أوقف مرتبات التقاعد وألغي العقود |
- Nihayet bana ilk mağlubiyetimi yaşatan adamla konuşma fırsatı. | Open Subtitles | أخيرًا فرصة للتحدث مع الرجل الذي أذاقني أول هزيمة |
Sizinle konuşma fırsatı yakalamayı umuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت آمل على أن تأتيني فرصة للتحدث معك |
TED konuşmamı yapmamdan yaklaşık altı hafta önceydi, Chris'e benden bu TED konuşmasını yapmamı istediğinde çok minnettar olmuştum sadece size bir konuşma fırsatı yakaladığım için değil, gerçi çok iyiydi , ayrıca beni olağanüstü bir depresyondan çıkartmasıydı. | TED | وحوالي ستة أسابيع قبل أن أقدم محادثتي في TED كنت ممتنًا جدًا لكريس الذي طلب مني أن أقدم هذه المحادثة، ليس لأنها فرصة للتحدث إليكم، مع أن ذلك شيء عظيم، لكن بسبب أن ذلك أخرجني من اكتئاب عميق. |
Bana konuşma fırsatı verir. | Open Subtitles | انه سوف يعطيني فرصة للتحدث معه |
Nihayet. İlk mağlubiyetimi yaşatan adamla konuşma fırsatı. | Open Subtitles | أخيراً فرصة للتحدث مع الرجل المتحكم بي |
Bilirsin işte, bir şeyler hakkında konuşma fırsatı olur. | Open Subtitles | وهي فرصة للتحدث عن الأمور |
Siz, FBI'dan arkadaşınız ve yeğeniniz, arama emri olmadan Dr. Strauss'un evine girdiniz ve sonra o ortadan kayboldu avukatıyla konuşma fırsatı ya da ona karşı sorgulanan bir kanıt olmadığı halde haftalarca gözaltı şeklinde yaşadı. | Open Subtitles | أنت وصديقكَ في مكتب التحقيقات وأبنة أخيك أنقضضتم على منزل الطبيب (ستراوس) بدون مذكرة و من ثم أختفى بشكل سري لأسابيع بدون فرصة للتحدث ألى محامي أو وجود دليلٍ ضدهُ لأستجوابه |
Sonunda bu konuyu konuşma fırsatı yakaladığınıza sevindim. | Open Subtitles | أنا سعيدة انه أخيرا سنحت لكم الفرصة للتحدث حول هذا الأمر |
Baban ve ben, oturup, konuşma fırsatı bulamadık,..yani.. | Open Subtitles | انا وأبيك لم نجد الفرصة للتحدث |
Annemin Dr. Steve'le konuşma fırsatı bulduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا اعتقد ان والدتي لديها الفرصة للتحدث مع "د.ستيف" بعد |
Tamam Harvey, konuşma fırsatı bulduğumuza çok sevindim... | Open Subtitles | (هارفي)، أنا سعيد لأننا حظينا بهذه الفرصة للحديث.. |
Siz çocuklar bu kez konuşma fırsatı buldunuz mu? | Open Subtitles | هل سنحت لكم الفرصه للتحدث هذه المره يا رفاق؟ |