Elindeki tek kimyager ben olursam bir kozum olur. | Open Subtitles | لذا لو كنتُ أنا الكيميائي الوحيد الذي لديه، عندها سيكون لديّ نفوذ |
Elimde yalnızca polis varken hiç kozum yoktu. | Open Subtitles | عندما كان لديّ شرطي واحد هنا لم يكن لديّ نفوذ |
O elimdeki tek kozum, tamam mı? | Open Subtitles | إنها النفوذ الوحيد الذي لدي، اتفقنا؟ |
- Elimde kalan tek kozum o. | Open Subtitles | - لا إنه النفوذ الوحيد الذي تبقى لي |
Conrad'ın peşinden gitmek istesem bile tek kozum olan bilgisayarı çaldı. | Open Subtitles | (حتى لو أردت الإنتقام من (كونراد فقد سرق جهاز الكمبيوتر، الذي كان يُعتبر نفوذي الوحيد |
Benim hâlâ bir kozum var. | Open Subtitles | لازال معي ورقة رابحة |
Jack'in peşine düşmeyeceklerdir. Düşseler bile elimde her zaman bir kozum olacak. | Open Subtitles | وإن فعلوا ذلك، ستظل معي ورقتي الرابحة لأدفع بها. |
- Çok az bir siyasi kozum var. | Open Subtitles | لدي نفوذ دبلوماسي قليل جدا |
Durant yoksa, kozum da olmaz. | Open Subtitles | بدونه، ليس لي أي نفوذ |
ve ona karşı kozum da yok. | Open Subtitles | وأنا لا أملك أيّ نفوذ عليها |
ve ona karşı kozum da yok. | Open Subtitles | وأنا لا أملك أيّ نفوذ عليها |
Ona karşı bir kozum yok. | Open Subtitles | لا أملك أيّة نفوذ عليه الآن |
Oldukça fazla kozum var. | Open Subtitles | أنني أحظى بكثير من النفوذ سيد (تون) |
Daniel, bu vampirlere karşı olan tek kozum o kanıtlardı. | Open Subtitles | (دانيال)، كان ذلك الدليل هو نفوذي الوحيد ضدأولئكالوحوش،وبدونه... |
Bir kozum var! | Open Subtitles | لدي ورقة رابحة |
Ama hala bir kozum var. | Open Subtitles | و لكنَّني سأستدعي ورقتي الرابحة |