Peki, tuvaletteydim ve bu kızın kustuğunu duydum. | Open Subtitles | حسنا انا كنت في الحمام وسمعت الفتاة تتقيأ |
Peki, o kadar hasta olduğunu ki telefon bile açamadığını kan, organ ve bok kustuğunu söylerim. | Open Subtitles | حسناً، سوف أخبره بأنّك مازلت مريض ولا يمكنك الوصول للهاتف حتّى وأنّك تتقيأ دماءً وأعضاء وما شابه |
Bir keresinde bir sarhoşun sendeleyerek önümüze düşüp kustuğunu hatırlıyorum. | TED | أتذكر ذات مرة جاء سكير مترنح، وسقط أمامنا تمامًا، و تقيأ. |
kustuğunu kimseye söylemem. Haydi, elini uzat. | Open Subtitles | تيم, لن أخبر أحدا بأنك تقيأت أعطنى يدك فحسب |
Ve daha da kötüsü -- yararlı bile değil. Çünkü ateşi olduğunu veya kustuğunu bilebiliriz, ama nedenini bilemeyiz. | TED | والأسوأ أنها غير مجدية لأننا نعرف أنه كان هناك تقيؤ وحرارة ولكننا لا نعرف لماذا. |
Hadi canım, adamımın ne zaman kustuğunu gördün ki? | Open Subtitles | متى رأيت فتاى يتقيأ ؟ |
Buraya gelirken, yolda bir sarhoşun kustuğunu gördüm. | Open Subtitles | في طريقي إلى هنا، رأيت رجلاً ثملاً يتقيّأ. |
Çalıştığımız o kadar süre boyunca, kustuğunu ya da ağladığını hiç görmedim mesela. | Open Subtitles | طوال سنوات عملنا معاً، لم أرَها تتقيّأ أو تذرف دمعةً قطّ. |
Yani kustuğunu. Bu durumda iki kez oluyor. | Open Subtitles | التي كانت (تتق) يعني تتقيأ (و في هذه الحالة مرتين أو (تتب |
Acil yardım ekipleri kan kustuğunu söyledi. | Open Subtitles | المسعف قال بأنها تتقيأ دما. |
Kan kustuğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قال أنك تتقيأ دماً |
Sadece El Capitan yolundaki tünelden geçerken babamın üstüne kustuğunu hatırlıyorum. | Open Subtitles | أنا أتذكر أنك كنت تتقيأ على والدي عندما نخرج من النّفق ذاهبين إلى (إلكابيتان)ـ |
ve bir keresinde, California'da bir otobanın kenarına kustuğunu ve hayranlarının iki saat içinde kustuğu yeri kutsal bir alana çevirdiğini de öğrendim. | TED | عملت أنه أحد المرات، تقيأ على جانب الطريق في كاليفورنيا وفي غصون ساعتين، حولت المعجبات مكان القيء إلى ضريح مقدس. |
Yanımdaki adamın kustuğunu ve kendini çok kötü hissettiğinden ceketimi temizletmem için 20 dolar verdiğini. | Open Subtitles | تقيأ علي وشعر بالأسف واعطاني عشرين دولاراً لكي اجعل المعطف نظيفاً |
Ölmeden önce fenalaşarak kustuğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الادلة تشير انه تقيأ قبل وفاته |
Ayrıca, bir ayyaşın konuşurken üstüne kustuğunu gördükten sonra hiçbir ankeserlü telefona yaklaşmama kararı aldım. | Open Subtitles | بالأضافه أني لن أخذ السماعه بعدما تقيأت عليها احد المتهجمات |
- Evet. Annenin kafasına kustuğunu da hatırlıyor musun? | Open Subtitles | نعم ، هل تتذكر عندما تقيأت على جميع أنحاء رأس أمك ؟ |
Çünkü puro kutusunun içine kustuğunu biliyorum. | Open Subtitles | لأنني أعرف أنك... تقيأت في الوعاء. |
Ben de senin çantana kustuğunu gördüm şarhoşken. | Open Subtitles | ورأيت أنك تقيؤ في محفظتك عندما كنت في حالة سكر. |
Ajan Reid, çarpmadan önce yolcuların bazılarının kustuğunu söyledi bu da yardımcı pilotun tarif ettiği birkaç türbülansı açıklar. | Open Subtitles | العميل (ريد) يقول أن هناك ركاب تقيؤ قبل التحطم وهو ما يؤكد وجود اضطرابات شديد كما قال مساعد الطيار |
Üst katta kustuğunu söylemiştin. | Open Subtitles | أنت قلت أنه بالأعلى يتقيأ |
Affedersiniz? Acaba Bay Farrow'a arabasının arka koltuğuna evsiz bir adamın kustuğunu gördüğümü söyler misiniz? | Open Subtitles | معذرةً، أيمكنكَ إخبار السيّد (فارو) بأنّي رأيتُ مشرّداً يتقيّأ في مقعد سيّارته الخلفي؟ |
- ...kustuğunu ben bile bilmiyorum. | Open Subtitles | أو تتقيّأ ما بأحشائها على جانبي الطريق |