Aramalardan biri dün 26. caddedeki, üst mahkemedeki bir telefona yapılmış. | Open Subtitles | أحدهم لديه مكالمة في المحكمة العليا في 26 و كال بالأمس |
Yüksek mahkemedeki ilk Barrett olacaksın. Belki de ambulans kovalarım. | Open Subtitles | ـ أنت ستكون في المحكمة العليا ـ أنا قد أطارد سيارات الإسعاف فقط |
Muhtemelen mahkemedeki performansımdan sonra öyle olmadığımı düşünüyorsundur. | Open Subtitles | بالرغم من أنكِ لن تعتقدي هذا بعد أدائي في المحكمة |
mahkemedeki her bağımlı başını öne eğdi. | TED | كل المدمنين في قاعة المحكمة خفضوا رؤوسهم، |
mahkemedeki sıradışı kişilik oydu. | Open Subtitles | كانت حضوره هو الأكثر قوة فى قاعة المحكمة |
Bu idari mahkemedeki varlığınız hoş bir değişim oldu. | Open Subtitles | حضوركَ هنا في محكمة الشكاوى الصغيرة هو كنسمة هواء منعشه |
mahkemedeki davranışlarım için özür dilemek istiyorum. | Open Subtitles | اريد ان اعتذر عن تصرفاتي الطائشه بالمحاكمة السابقه |
Bu rezillik Yüksek mahkemedeki dört davadan sonra Nute Gunray hâlâ Ticaret Federasyonun genel valisi. | Open Subtitles | هذا مشين ، ولكن بعد 4 محاكمات في المحكمة العليا مازال نيوت غانراي نائب اتحاد التجارة |
Yüce Tanrım. Şu an tartışılan benim mahkemedeki tavrım mı? | Open Subtitles | جيد، سلوكي في المحكمة تحت المحاكمة الآن ؟ |
Askeri mahkemedeki kâbusunum, asker. | Open Subtitles | أنا أسوأ كوابيسك في المحكمة العسكرية ، ايها الجندي |
Bu akşam burada büyük bir aile yemeği yiyeceğiz mahkemedeki başarımızı kutlamak için. | Open Subtitles | ونحن لدينا عشاء للعائلة الليلة .للإحتفال بهذا الإنتصار في المحكمة |
mahkemedeki bakışını gördüm. | Open Subtitles | رأيت النظرة المرسومة على وجهك في المحكمة |
Yüksek mahkemedeki koltuğun bana ait ve o koltuğa istediğim kişiyi oturtabilirim. | Open Subtitles | المركز الذي تشغله خلفيتك في المحكمة العليا سأملأه كما أرى مناسباً. |
Yargıç mahkemedeki tutumuna kesinlikle kabul edilemez... | Open Subtitles | القاضي قال أن تصرفك في قاعة المحكمة كان غير مقبول بالكامل و حقير |
mahkemedeki kadın kendisine hoşgörü gösterilmesine taraftar görünmüyordu. | Open Subtitles | تلك المرأة في قاعة المحكمة لا تبدو مهتمة بالرأفة بحالها |
mahkemedeki herşey, ama herşey onun suçlu olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | كل شيء - كل شيء تم ذكره في قاعة المحكمة يؤكد أنه مذنب. |
mahkemedeki herkes gibi! | Open Subtitles | كما ظَن الجميع فى قاعة المحكمة. |
Aynı bir mahkemedeki çapraz sorgulama gibi. | Open Subtitles | كإجراء استجواب في قاعة المحكمة |
mahkemedeki en acımasız orospu çocuğu o. | Open Subtitles | بالتأكيد. إنه أوغد شخص في قاعة المحكمة |
Boktan mahkemedeki boktan jürilere hitap eder belki diye. | Open Subtitles | قد يؤثر هذا في هيئة محلّفين لعينة في محكمة لعينة. |
mahkemedeki ihtimallerin arttı, ona şüphe yok. | Open Subtitles | إحتماليات فوزك بالمحاكمة قد إرتفعت للتو، لا شك في هذا |