Katherine, bunu kendini memnun etmek için mi istiyorsun beni mi? | Open Subtitles | كاثرين , هل ستصعدين تلك التلال لإرضاء نفسكِ أم لإرضائي ؟ |
Sizi memnun etmek için her yolu denemeye götürecek kadar. | Open Subtitles | وقد يذهبون أبعد ما يمكن لإرضائك. |
Bu yüzden, her zaman belirli bir seyirci türündense kendimi memnun etmek için yazarım, çünkü seyirciyi, kendinizi bildiğiniz gibi bilemezsiniz. | TED | لذلك، دائمًا ما أكتب لأرضي نفسي، وليس لإرضاء نوع معين من الجمهور، لأنك لا تعرف الجمهور كما تعرف نفسك. |
Langley'i memnun etmek için, sadece Şeyhe saldırma olasılığı, | Open Subtitles | و لأرضاء"لانجلى" أجتمعت بالمقوامة الشعبية اللبنانية. |
Herkesi memnun etmek için kafesinde dört dönüp durdun. | Open Subtitles | أنت ستمررت في الركض في قفصك لأسعاد الجميع من حولك. |
Michael Corleone hakkında bir sürü şey uydurdum, onları memnun etmek için. | Open Subtitles | لذا ابتدعت الكثير عن مايكل كورليونى لارضائهم |
Onu memnun etmek için en iyisini yapacağız ve onun iyi tarafında olacağız | Open Subtitles | سنَعْملُ ما بوسعنا ليرضي ونَبْقى على جانبِه الجيدِ |
6 yaşında piyano çalmayı öğrendiğini söyledin. Yeni aileni memnun etmek için mi? | Open Subtitles | عندما كنت السادسة من العمر وكنت تتعلم أكان كل همك اسعاد عائلتك؟ |
Lord Vorborton, bunu babamı memnun etmek için yapmaz. | Open Subtitles | سوف الرب اربورتون لم يقترح ببساطة لإرضاء بابا. |
Ama seni memnun etmek için vazgeçtiyse, o başka. | Open Subtitles | ولكن إذا أعطى لها حتى لإرضاء لك، ما هو آخر. |
Bu savaş seni memnun etmek için başlatılmadı. | Open Subtitles | هذة الحرب لم تنشب لإرضائك |
Ben yeni değilim , ama seni memnun etmek için buradayım ... | Open Subtitles | أنا جديدة، لكنني هنا لإرضائك |
Birilerini memnun etmek için birşeyler yapmam gerekmediğini biliyorum. | Open Subtitles | انا اعلم اني لا يجب ان افعل شيئا لأرضي اي احد |
Bazılarını memnun etmek için sığır budu gibi fırçalanmak lazım. | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic}بل يجب عليّ أن أفرك جلدي ليُشبه ! ردف اللّحم المسلوخ لأرضي بعض النّاس |
Langley'i memnun etmek için, sadece Şeyhe saldırma olasılığı, | Open Subtitles | و لأرضاء"لانجلى" أجتمعت بالمقوامة الشعبية اللبنانية. |
Dev bir kunduzun yönettiği bir dünyada insanlar, amir kunduzu memnun etmek için bir sürü baraj inşa ederdi. | Open Subtitles | في عالم يحكمه قندس عملاق البشر يبنون العديد من السدود لأسعاد سيد القنادس الأعلى |
Michael Corleone hakkında bir sürü şey uydurdum, onları memnun etmek için. | Open Subtitles | لذا ابتدعت الكثير عن مايكل كورليونى لارضائهم |
Onu memnun etmek için en iyisini yapacağız ve onun iyi tarafında olacağız | Open Subtitles | سنَعْملُ ما بوسعنا ليرضي ونَبْقى على جانبِه الجيدِ |
6 yaşında piyano çalmayı öğrendiğini söyledin. Yeni aileni memnun etmek için mi? | Open Subtitles | عندما كنت السادسة من العمر وكنت تتعلم أكان كل همك اسعاد عائلتك؟ |
Sevgilini memnun etmek için bana zarar verdin bunu da haklı göstereceğini biliyorum. | Open Subtitles | لقد آذيتني لترضي محبوبه, وأعرف بأنك ستحاول تبرير الامر,لذا دعني أوضح الامر لك. |
Sırf bu pisliği memnun etmek için geri adım atmayacağım. | Open Subtitles | لن اتراجع في قراري فقط لارضاء ذلك الأحمق |
Seni memnun etmek için her şeyi yapıyor ama sen onu eziyorsun. | Open Subtitles | هو يفعل كل شيء لارضائك وكل ما تفعلينه هو تحطيم حيويته |
Seni memnun etmek için elimden geleni yaptığımı bilirsin. | Open Subtitles | آمل أنك تعلم أنني دائماً ما أبذل قصارى جهدي لجعلك سعيداً |
Seni memnun etmek için herşeyi y aparım. | Open Subtitles | سوف افعل اى شئ لمتعتك |
Seni memnun etmek için yapabileceğim herhangi bir şey var mı, anne? | Open Subtitles | هل هنالك شئ أستطيع فعله قط لأسعدك, أمي؟ |
Hayır anne. Ayrıca, lütfen beni memnun etmek için bir şeyleri değiştirme. | Open Subtitles | لا، أمي، وأرجوك لا تبدئي في تغير الأشياء من حولي لإرضائي فحسب |