Kendi mutluluğumun ailemin ve evimin mutluluğuna tercih ettiğime inanamıyorum. | Open Subtitles | لاأستطيع التصديق بأني قدمت سعادتي على بيتي وعائلتي |
Muhtemelen bundan sonra benimle arkadaş olmak istemeyeceksiniz çünkü mutluluğumun saflığı dişlerinizi ağrıtacak. | Open Subtitles | ربما لن تريدوا أن تكونوا أصدقائي بعد الآن لأن اشعاع سعادتي سيجعل أسنانكم تؤلمكم |
Ama mutluluğumun bir günde biteceğini bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أعرف بأنّ سعادتي لن تدوم أكثر من يوم واحد فقط |
- Duygularıma karşılık vermeyi istersen, mutluluğumun ucu bucağı olmaz. | Open Subtitles | لو يمكنك أن تجديه في قلبك، للرد بالمثل. سعادتي ستكون لا تقدر ولا تحصى. |
Kendi mutluluğumun önünde durmaktan yoruldum, ve artık bunu yapmayacağım. | Open Subtitles | تعبت مِن الوقوف عقبة في طريق سعادتي ولن أفعل ذلك بعد الآن |
Anlayacağın, mutluluğumun sebebi de onun ölmüş olması. | Open Subtitles | ها قَد حصَلت عليّه، مصدَر سعادتي هو الموَت. |
mutluluğumun sebebi olduğunuzu hiç unutmayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أنسى أبداً أنكَ سبب سعادتي |
Ve biliyor musun, mutluluğumun bir parçası bugün bir kızın bağırsaklarını tamir etmiş olmamdan kaynaklanıyor ve onun hayatını kurtarmış olmaktan. | Open Subtitles | وتعلم... جزءا من سعادتي اني قمت باصلاح امعاء امراه |
Bu kasabaya mutluluğumun George ile evlenmeme bağlı olmadığını göstereceğim! | Open Subtitles | سوف أري هذه البلدة أن سعادتي (لا تنحصر بزواجي بـ(جورج تاكر |