"nadir bir" - Traduction Turc en Arabe

    • نادر
        
    • نادرة
        
    • نوعاً من
        
    • من النادر
        
    Belki farkında değilsiniz ama şu anda oldukça nadir bir şeye bakıyorsunuz. TED من المحتمل أنك لا تدرك أنك الآن تنظر إلى شيء نادر نسبياً.
    Gana'daki küçük bir göçebe kabile tarafından üretilmiş nadir bir sembol. Open Subtitles انه شعار نادر الوجود للخصوبة من قبيلة رحالة وصغيرة في غانا
    Testlerin sizde kan zehirlenmesinin nadir bir türü olduğunu gösteriyor. Open Subtitles بلدي التجارب تشير لديك نموذج نادر من تسمم في الدم.
    Kafa büyümesine yol açtığı biliniyor ama nadir bir kaç vakada görüldü. Open Subtitles كان معروفاً عنه أنه يؤدي إلى حالة تضخّم، ولكن في حالات نادرة.
    Son üç haftada yüzyıllık nadir bir bitkiye maruz bırakıldın. Open Subtitles إنّك خلال الثلاثة أسابيع الماضية تعرّضت لعشبة نادرة تعود لقرون.
    Bay Rayborn çok nadir bir kanser türünden dolayı tedavi görüyordu. Open Subtitles كان السيد ريبورن يتعالج من من نوع نادر جدا من السرطان
    Çalışmaları, karbonlu kondirit denilen nadir bir göktaşı türü üzerine yoğunlaşıyor. Open Subtitles دراسته تركز على نوع نادر من الحجر النيزكي المُسَمًّى كونريتس الكربوني
    nadir bir ilaç, bizim eczanede de yok tüm eczaneler de kapalı. Open Subtitles البروسي الأزرق إنه نادر, غير متوفر في صيدليتنا والكل مغلق في المساء
    Görünüşe bakılırsa nadir bir yapı. Gerçekten eski bir Chicago malı. Open Subtitles على ما يبدو , أنّه نادر و يمثّل مباني شيكاغو القديمة
    Çocukken beyninde gerçekleşen bir travma. Oldukça nadir bir travma. Open Subtitles و تأثر دماغه عندما كان طفلاً وهذا أمر نادر جدًا
    Birçok ülkede kanun dışı olsa da bu çok nadir bir şey değil. TED وهذا ليس بشيءً نادر مع أنه ضد القانون في معظم البلدان.
    Gençliğinde az da olsa pornografi izlememiş olan kimse, nadir bir insandır. TED إنّه شخص نادر من لم يشاهد بعض الإباحية في شبابه.
    Biliyor musun, çok nadir bir çiçek bulduğumu düşünüyorum. Open Subtitles تعلمون، وأعتقد أنني في الواقع وجدت شيئا نادر الحدوث.
    - Çok nadir bir kan grubu olan organ bağışçısı bir kurban buldum. Open Subtitles لقد اكتشفت ضحية والتي يٌصادف بأن تكون متبرعة أعضاء لها فصيلة دماء نادرة
    Evet, alışılmışın dışında bir enerji yayan, nadir bir alaşımla kaplı. Open Subtitles أجل، و مبطن بسبائك نادرة و قراءات الإنبعاث الإشعاعي تفوق القياسات
    Ben bu alana başladığımda, her 10.000 kişiden dördünde otizm olduğunu düşünüyorduk, yani oldukça nadir bir durum. TED عندما بدأت في هذا المجال, كنا نعتقد بوجود أربعة أفراد مصابين بالتوحد في كل عشرة آلاف شخص, حالة نادرة جدا.
    Bunlar bizim eski sanatçıların yaratıcı dünyalarına ve hayal güçlerine nadir bir bakış atmamızı sağlıyor. TED تقدم لنا لمحة نادرة إلى داخل عالم الإبداع والخيال الخاص بهؤلاء الفنانين القدامى.
    Koleksiyonumuz Celia Cruz'u barındırıyor ve genç Harriet Tubman'ın nadir bir portresini, TED مجموعاتنا تتضمن سيليا كروز، وصورة نادرة للشابة هاريت توبمان.
    Fakat sessizlik, bugünlerde oldukça nadir bir şey ve sağlığımız açısından, hepimiz onun için para ödüyoruz -- görünen o ki şaşırtıcı derecede yüksek bir fiyat. TED ولكن الصمت سلعة نادرة جدًا هذه الأيام، وندفع جميعًا ثمن ذلك من صحتنا. وهو ثمن كبير بشكل مدهش، كما اتضح لاحقًا.
    Garip ve nadir bir büyü hakkında bir şeyler okudum. Open Subtitles وقرأتُ شيئاً غريباً عن نوعاً من السّـحر النّـادر.
    Tarihin akışında tek bir kişi tarafından böyle derin bir iz bırakmak çok nadir bir durumdur. Open Subtitles من النادر وجود فرداً في هذا العمق يؤثر على فصلاً من التاريخ

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus