Ve umarım Nashville'deki film tesislerini unutmazsınız. - Evet, tabi. | Open Subtitles | أرجو أنك سوف تذكرِ في أي فيلم كنا مع بعض في ناشفيل. |
Başkan yardımcısının Nashville'deki Savaş Anıtı Meydanı'nda konuşma yapmaya gittiğini öğrendik. | Open Subtitles | لقد وافانا خبر بأن نائب الرئيس في طريقه لالقاء خطاب التنازل في ساحة نصب الحرب التذكارية هنا في ناشفيل |
Yani bugün gelemeyeceğiz ama Nashville'deki diğer durağınızda kesinlikle buluşacağız. | Open Subtitles | لكني سأقابلك في محطتك التالية في ناشفيل بالتأكيد |
Burasi Nashville'deki Tootsie's Orchid Lounge. | TED | هذه إستراحة "توتسيز أوركيد لاونج" في ناشفيل. |
Nashville'deki Watkins Sanat Enstitüsü'nde eğitim aldım. | Open Subtitles | درست في معهد واتكينس للفنون في ناشفيل |
Nashville'deki Prince Hot'ın kızartma tavuğuymuş gibi yapardım ve parmaklarımı yalaya yalaya zevkle yerdim. | Open Subtitles | أتظاهر كما لو أنني دجاجة مقلية من وجبة أمر في " ناشفيل " وأستمتع بها حتى آخر لحسة إصبع |
Nashville'deki Ryman'da başlayacağız, Raleigh'da bir gece kalırız sonra Richmond, Washington, Baltimore, Philly New York'taki Beacon'da iki gece sonra Boston, Syracuse, Cleveland. | Open Subtitles | [ حسنا إذن، سنقوم بهذا في [ ناشفيل ] بــ [ رايمان [بعدهــا بــ [ راليي [ بعــدها [ ريشموند ]، [ بالتيمور ]، [ فيلي |
Nashville'deki Watkins Sanat Enstitüsü'nde eğitim aldım. | Open Subtitles | لقد درستُ في معهد (واتكنز) للفنون في (ناشفيل) |
Tipper ve ben Beyaz Saray'dan -- (Ağlama taklidi)-- ayrıldıktan bir süre sonra -- (Kahkahalar)-- Nashville'deki evimizden Nasville'nin 50 mil (80 Kilometre) uzağındaki çiftliğimize | TED | بعد أن تركت --(بكاء ساخر)-- البيت الأبيض (ضحك)-- كنا نقود السيارة من البيت في ناشفيل الى مزرعة صغيرة نملكها خمسين ميلا شرق ناشفيل-- |
Nashville'deki arkadaşları ile beni tanıştıracağını söyledi... | Open Subtitles | سوف يقدمني إلى أحد أصدقائه في (ناشفيل) |