Ve bu arı da akıllı bir şekilde nektarın içine çekilmiş oluyor, ve bir yandan da bacaklarına tozlar yapışıyor, ve oradan bir sonraki çiçeğe geçiyor. | TED | والنحلة كانت بذكاء مستغفلة لأخذ الرحيق وأخذ بعض المسحوق على رجلها وإلى الزهرة الأخرى |
Tomurcuklarının dibindeki nektarın özüne daha rahat ulaşabilmek için. | Open Subtitles | لتصل إلى الرحيق الذي تحفظه الزهور في كئوسها |
Ama bitkiler, ziyaretçi böceklerin, nektarın yanı sıra polenleri de topladıklarından emin olmalılar bu da karmaşık durumlara neden olur. | Open Subtitles | لكن يجب أن تتيقّن النباتات أن الحشرة الزائرة تجمع حبوب اللقاح بجانب الرحيق ويؤدّي ذلك إلى تعقيدات عديدة. |
Hafif meltem esince gözlerini açar, aşık nektarın aktığını görür ellerine nazikçe alır ve omzunun kenarına sürer, sanki bir çelenk misali. | Open Subtitles | عندما يفتحه النسيم الخفيف عيناه كما يرى العشيق تدفقات الرحيق |
Hafif meltem esince gözlerini açar, aşık nektarın aktığını görür ellerine nazikçe alır ve omzunun kenarına sürer, sanki bir çelenk misali. | Open Subtitles | عندما يهب النسيم الخفيف يفتح عيناه كم يفعل العاشق يرى الرحيق يتدفق |
nektarın o tatlı aromasını koklayarak çiçeğin özündeki o tatlı sıvıyı bulur. | Open Subtitles | الفراشة تشم الرحيق وتصل إلى قاع الكأس |