"o otobüste" - Traduction Turc en Arabe

    • تلك الحافلة
        
    • متن الحافلة
        
    • في الحافلة
        
    • على الحافلة
        
    Sizce O otobüste bulunmanız ve kitabın yazarıyla arkadaş olmanız tesadüf mü? Open Subtitles هل تظن ان حقيقة كونك كنت على متن تلك الحافلة و صداقتك مع المؤلفة مصادفة ؟
    Ben de nasıl bu kadar şanssız olabiliyoruz da, o gün O otobüste olası tutuyor diye merak ediyordum. Open Subtitles لطالما تسائلتُ كم كان حظهُ سيء بأنها تكون على تلك الحافلة تحديداً في ذلك اليوم تحديداً
    O otobüste yaptığım hayatımda yaptığım tek doğru şeydi. Open Subtitles ما فعلته في تلك الحافلة كان الشيء الوحيد الصواب الذي فعلته في حياتي
    O zaman O otobüste birisi ona komplo kurmuş olabilir. Open Subtitles ف لربما أحد ما على متن الحافلة يحاول إلصاق التهمة به
    Bu sabah beni görmeye geldi, ve O otobüste oturmamı istedi, daha sonra beni buraya geri getirdi. Open Subtitles أتي ليراني هذا الصباح و طلب مني الجلوس في الحافلة
    Rezervasyonumu bir ay önce yaptırdım. Paramı aldınız. - Şimdi, O otobüste bir yer istiyorum. Open Subtitles ‫حجزت لهذه الرحلة منذ شهر وقد دفعت ‫لكم المال الٓآن أطالب بمقعد على الحافلة
    Kim yazar? O otobüste bana seve seve ihanet edecek en az 20 kişi olmalı Open Subtitles من سيود ذلك ؟ لابد من أن 20 رجل على تلك الحافلة سيأخذ ألف دولار بسعاده لـيعبث معي
    Siksen etmem. Ulan ya! O otobüste ölsen bile sikimde olmaz. Open Subtitles يا إلهي يمكنك أن تموت على تلك الحافلة لا أهتم
    Kahrolsun, sen de O otobüste oturmuyor muydun? TED ألم تكن جالسًا في تلك الحافلة أيضًا؟
    Ve aslında Rosa Parks, o gün, O otobüste oturmuş, polis memurlarının gelmesini beklerken ve başına gelecekleri de bilmiyorken Martin Luther King'i düşünmüyordu, hatta onu pek bilmiyordu. TED في الحقيقة، روزا باركس، عندما كانت تجلس في تلك الحافلة ذلك اليوم، منتظرة ضباط الشرطة للقدوم ولم تكن نعلم ما الذي يمكن أن يحدث لها، لم تكن تفكر في مارتن لوثر كينغ، والذي بالكاد كانت تعرفه.
    O otobüste bir kanun kaçağı var. Open Subtitles هناك هارب على تلك الحافلة.
    Ghode'yle O otobüste tanıştım. Open Subtitles التقيت جود على تلك الحافلة.
    O otobüste 30 kişi vardı. Open Subtitles كان في تلك الحافلة 30 شخصاً
    Dustin'i ömür boyu hapse mahkûm edin ki orada büyüsün ve yaşlansın ve O otobüste neler yaptığını her gün hatırlasın. Open Subtitles إدانة (داستن) بقضاء حياته في السّجن حيث سيكبر في السّن و يصبح عجوزاً يتذكّر فيها كل يوم ما فعله في تلك الحافلة
    Amber de O otobüste miydi? Open Subtitles هل كانت (آمبر) على تلك الحافلة ؟
    Benim O otobüste olmamın ve sizin gözünüzden kaçmış olmasının imkânı yok mu? Open Subtitles ولكن أليس من المحتمل أنني كنت علي متن الحافلة وأنك لجهدك الكبير قد ... نسيت؟
    - O gün O otobüste Lena olmalıydı. Open Subtitles وكانت من المفترض أن تكون في الحافلة في ذلك اليوم.
    - Sizi O otobüste gördüm. Open Subtitles - رأيتكما في الحافلة ...
    O otobüste ölmeliydin. Open Subtitles كان يجب أن تموتي على الحافلة.
    Gördüğünüz gibi, Tomas I. Ruiz O otobüste. Open Subtitles و يمكنك أن ترى (توماس آي رويز) على الحافلة

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus