Hatta biraz daha işine odaklanmıştı. | Open Subtitles | وفوق كل هذا، كان مركزاً أكثر قليلاً على الجرائم. |
Hatta biraz daha işine odaklanmıştı. | Open Subtitles | وفوق كل هذا، كان مركزاً أكثر قليلاً على الجرائم. |
Arkamda Jeff vardı beni yenmeye o kadar odaklanmıştı ki salmayı kaldırmayı unutmuştu ve sahile çok az kalmıştı sonuçta o dalgalarla boğuşurken ben de nazikçe sahile çıktım alkışları kabul ettim. | Open Subtitles | التفت و وجدت "جيف" ورائي و كان مركزاً جداً في محاولة هزيمتي لدرجة أنه نسي أن يرفع اللوح |
Hayır, hedefine odaklanmıştı. Neden? | Open Subtitles | لا, لقد كانت مركزة جدا, لماذا ؟ |
Sana baktım ve sen... 14 yaşındaki bu kız öyle sakin ve odaklanmıştı ki. | Open Subtitles | ...نظرت اليك وكنت في ذات 14 عام او اقل هادئة و مركزة |
Hiç tepki yok, çünkü adam öylesine odaklanmıştı ki. | Open Subtitles | لا ردّ فعل، لأن الرجل يركّز تماماً |
Onunla konuşmak için çok çaba harcadım ama kendi yaptığı işe aşırı derecede odaklanmıştı. | Open Subtitles | وعانيت في الوصول إليه لكنه... إنه يركّز بشكل مذهل في اهتماماته الخاصة |
Tyler boğmaya odaklanmıştı. | Open Subtitles | تايلر كان مركزا على الخنق |
Güvenlik bize odaklanmıştı. | Open Subtitles | الأمن كان مركزاً علينا |
Powell Goldman dün gece sana bayağı odaklanmıştı. | Open Subtitles | باول غولدمان) بدا مركزاً عليكِ فعلاً) الليلة الماضية |
Shelby'e çok odaklanmıştı. Söyleyebileceğim kadarıyla. | Open Subtitles | مركزاً جداً على (شيلبي) يمكنك أن تقول... |
Bunlar olmadan önce bile Isodyne sadece Sıfır Madde'ye odaklanmıştı. | Open Subtitles | حتى قبل كل هذا حدث كانت جميع موارد (ايسودين) مركزة على (المادة صفر) |
Ne yazık ki Brick'in aklı benimkinden daha sakindi ve sadece tek bir şey üzerine odaklanmıştı. | Open Subtitles | عقل (بريك) كان أقل بعثرة من عقلي وظل مركزا على شيء واحد وحسب لم أكن سوف أطلب لو لم نكن ذاهبين في ذلك الإتجاه |