Yumurtanın sarısını okuyup, eğer görüyorsa kötü olan şeyleri söylüyor. | Open Subtitles | تقرأ لك الطالع وتخبرك إذاً كانت تتوقع حصول شيء سيء. |
CA: Bunları okuyup nelere olanak sağladığını görünce ne hissediyorsun? | TED | كريس أندرسون: أعني، كيف تشعر عندما تقرأ هذه الأشياء وأنت ترى حجم ما كشفت عنه؟ |
Nasıl konuşacağımı ve giyineceğimi öğrenmek için, kitap okuyup televizyon izledim. | Open Subtitles | قرأت كتبك و شاهدت التلفاز لأتعلم كيف أتحدث و ماذا أرتدي |
İşleri biraz yavaşlatacağım. Daha çok kitap okuyup sinemaya gideceğim. | Open Subtitles | أهدىء رتم حياتي قليلاً، أقرأ المزيد من الكتب و أشاهد المزيد من الأفلام. |
Genç nüfusunun neredeyse yarısı okuyup yazamayan hiçbir ülke başarılı olamaz. | TED | لا يمكن لبلد أن يكون ناجحاً إذا كان ما يقارب نصف مواطنيه الشباب لا يجيدون القراءة أو الكتابة. |
Gösteride sizi de canlandıracaklarını okuyup, nasıl bir şey olduğunu görmeye gittiniz. | Open Subtitles | قد قرأ الجمهور أنه سيتم تصويرك في العرض ، و أتيت لتشاهد نفسك |
Bir metin okuyup, onun hakkında konuşacağız. Altın günü gibi olacak. | TED | سوف نقرأ نصاً ونتناقش بشأنه، وسنأكل أي طعام متوفر للعشاء. |
Bazilari ise sakiz kagitlarini okuyup... evrenin sirlarini kesfeder. | Open Subtitles | و آخرون يقرأون أغلفة العلكة و يكتشفون أسرار الكون |
Çok fazla kitap okuyup, çok fazla film seyrediyorsun. | Open Subtitles | أنت تقرأ الكثير من الكتب و تشاهد الكثير من الأفلام |
Bu güvenlik kitabını okuyup, sınavı geçene kadar çakı kullanmana izin yok. | Open Subtitles | ليس مسموح لك بإستخدام سكينة الكشافة حتى تقرأ هذا الكتاب عن السلامة من السكاكين وتجتاز الإختبار |
Bir şeyi okuyup anlamak, en büyük ödüldür. | Open Subtitles | أن تعرف كيف تقرأ شيئاً وتفهمه هي الجائزة |
İlk domino taşı olduğumu hissettim, tanınan bir kişinin yazdığı rahatsız edici anıyı okuyup onunla ilgili bir yazı yazdım. | TED | شعرت أنني كنت حجر الدومينو حين قرأت مذكرة مزعجة لشخصية بارزة وكتبت شيئا عنها. |
Sana Korece okuyup özel biri olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | لقد قرأت لك الكورية و أخبرتك أنّـك شخص خاص |
Bu kitaptaki tüm hikâyeleri okudun ve okuyup okumadığını bilmiyorsun? | Open Subtitles | قرأت القصص في هذا الكتاب ولا تعرف إن كنت قرأت الكتاب؟ |
15 yaşımdayken Jackie Collins'in yazdığı her şeyi okuyup kendi kendime, "Kimin umurunda? | Open Subtitles | احد الصيف، عندما كان عمري 15، أنا أقرأ كتب كل شيء جاكي كولينز من أي وقت مضى. قلت لنفسي، من يهتم؟ |
Diğer kızlar Elvis'le dans edip, okul balolarına giderken ben Jane Austen okuyup, üniversite hayalleri kuruyordum. | Open Subtitles | بينما الفتيات الأخريات كانّوا يرقصن لألفيس ويحلمن بمواعيد الحفلة الراقصة أنا كنت أقرأ لجين أوستن وأحلم بالكليّة |
Zaten bunu nasıl yapabilirdim ki? okuyup yazamıyordum. | TED | ولكن كيف عساي أن أفعل ذلك؟ فأنا لا أعرف القراءة أو الكتابة أو التهجئة. |
Bunları okuyup hepsine cevap verdikten ve bu epostalar yüzünden ağladıktan sonra, yapmam gereken ne kadar iş olduğunu fark ettim. | TED | بعد القراءة والرد على الجميع والبكاء على كل هذه الرسائل الإلكترونية، أدركت أن لدَي الكثير من العمل لأقوم به. |
Bu aralar çok meşgul olduğunu biliyorum ama Yusuf Bey'in tezimi okuyup okumadığını öğrenmek istedim... | Open Subtitles | .. أعلم أنك مشغولة جداً هذه الأيام .. ولكن أردت أن أسأل هل قرأ السيد يوسف أطروحتى بعد |
Bayan Rain, her gün okuyup defterlerimize bir şeyler yazacağımızı söyledi. | Open Subtitles | قالت الآنسه "راين " أننا سوف نقرأ و نكتب كل يوم |
Medyumların düşmanın zihnini okuyup okuyamadıklarını görmek istediler. | Open Subtitles | ليعرفوا لو أن الوسطاء يقرأون أفكار العدو |
Bu yüzden değersiz kitapları okuyup duruyorsun. | Open Subtitles | لهذا أنت تقوم بقراءة كتب الإعتماد الذاتي التافهة. |
İsa ve ayak izleri hakkındaki o şeyi okuyup geçeceğim. | Open Subtitles | سأقرأ فقط ذلك الشيء حول السيد المسيح والآثار |
Bunu okuyup yayıncımla konuşacağım. | Open Subtitles | سوف أقرأه وأتكلم إلى محرري ، حسناً |
Bilmiyorsan, okuyup öğrenebilirsin: Bayan Blaney'nin boşanma dilekçesi. | Open Subtitles | إذا لم تكن تعرف إقرأ كل شئ يخص ذلك هنا عريضة الطلاق الخاصه بــ مسز بلانى |
Bu sorular beni ve ekibimi duygularımızı okuyup cevap verecek teknolojiler yaratmaya götürdü ve başlangıç noktamız insan yüzüydü. | TED | وقد قادتني هذه الأسئلة وفريقي إلى ابتكار تقنية قادرة على قراءة مشاعرنا والتفاعل معها، وكانت نقطة انطلاقنا من الوجه. |
Evde kalıp, kitap okuyup, duş almayı tercih etmek üzereyim. | Open Subtitles | أعني، أنا تقريبا تقريبا، كما تعلمون، مجرد البقاء في المنزل، وقراءة كتاب، أخذ حمام. |
Zihninizi okuyup bizim de aynı şeyi aradığımızı öğrenirlerse madeni temelli kapatırlar. | Open Subtitles | إن قرأوا أفكاركَ بأنّنا نبحث عن نفس الشّيء، فسيسرقونه إلى الأبد. |
Sadece yazimi okuyup okumadiginizi merak ediyordum. | Open Subtitles | كنت آتسأل فقط لو أنه واتتك الفرصة لتقرأ نسختي الخطية |